Ahmet Küçükşahin

Osmanlı Neden Bilime Katkı Sağlayamadı

Ahmet Küçükşahin

Türkler Müslümanlığı İranlılardan öğrenmiştir. Bugün kullandığımız islami terimlerin çok büyük bölümünün Farsça olmasının nedeni bundardır.

İslamiyet önce İranlı, sonra Türkçe konuşan dervişlerce yayılmıştır. Bu dervişlerin çoğu Kam ozanları ya da Şamanların devamı idi. Başka bir deyişle dervişler, Şamanlıkla İslamiyeti uzlaştırmışlardır.

İnsan aklı, Allah Kelamı’na ters düşebilir mi, Felsefe ile din öğretisi uzlaştırılabilir mi? İmam Gazali (…-1111) olamaz diyor; İbni Rüşt (1126-1198) ise, özetle uzlaşmayı gerekli, sağlıklı, hatta zorunlu görüyordu. 

Fatih Sultan Mehmet (padişahlık dönemi 1451-1481), zamanının iki ünlü din bilgini sayılan Bursalı Hocazade ile İranlı Alaeddin’i İstanbul’da düzenlenen ilmi tartışmaya çağırmıştır. Yapılan tartışmalardan sonra ileri gelen Osmanlı uleması, Hocazade’nin Gazeli’yi savunan görüşünü benimsemiştir.

 Bundan böyle Hocazade’nin felsefeye karşı Şeriatı (akla karşı kelamı) savunan tehafül (tutarsızlık ve çelişiklik)‘ü Osmanlı Merdesesi ile düşüncesine egemen olmuştur.

Osmanlı Devleti, XVI yüz yıldan sonra laikliğini yitirmiştir. Arap-İslam etkisine girmiştir.

Osmanlı’nın tarihi kararı Avrupa’nın Rönesans yüzyılına rastlıyordu. İbni Rüşt’ün görüşleri Batı Rönesansını etkilerken Gazali, Türk-İslam düşüncesine egemen oluyordu.

Batı Rönesansı’nı XVII yüzyılın bilimsel buluşları ile XVIII yüzyılın Aydınlanma Çağı izlerken , Osmanlı Dünyası, özgür düşünceye geçit vermeyen din-iman-ahiret seçimini yapmış bulunuyordu. Böylece Osmanlı yeni-yakınçağlara bir ortaçağ (Tanrı) devleti olarak girdi ve bu kimliği de sonuna kadar korudu.

Kuruluş döneminde tek bir Kazaskere (Kadı asker) bağlı olan Osmanlı bürokrasisi Fatih’in son yıllarında Rumeli ile Anadolu Kazaskerlerliği olarak ikiye bölündü. Bu Kazaskerler 1590 yılında (III.Mehmet çağında) ihdas edilen Şeyh-ül İslam’a bağlandılar. 

Karar önemliydi, çünkü İmparatorluk yönetiminin en üst düzeydeki eşgüdümü - o güne kadar hiç var olmayan - bir baş Müftü’ye bırakılıyordu. 

Bu yıllardan sonra, Devlet memuru olan Osmanlı ulemesı Medrese’den yetişmiş din görevlisinin denetimine giriyor; ortaçağ devleti olarak kurulan Osmanlı, uzatmalı bir ortaçağ devleti oluyordu. Karar, Gazali’nin devlet felsefesine uygundu.

Nerede din ve devlet baskısı varsa, orada bilim ve felsefe olmamıştır. Özgürlük yoksa felsefe de olmaz.

Bilim ya da felsefe yapmayan Türklerin tarihleri, yüzyıllar boyunca hep yabancılar tarafından yazılmıştır. Talihsizlik buradadır.

İslamiyetin “Kılıç ve kalkanı“ olan Türkler, İmam Gazali’nin yargısına uyarak, imana ters düşecek akıl yürütmelerden uzak durdular; bilim yapmadıkları için felsefe de yapmadılar. Bilim ve felsefeden korkan bir toplumun gelişmesi yavaş, değişmesi çok güç olacağı için tarih yazmalarına gerek kalmadı. Türk tarihini ise yabancılar başlatmıştır.

Yorumlar 2
Yavuz 19 Aralık 2023 13:14

Sekiz yüz elli li yıllarda Türkistan a giden İbn-i fadlanı okumanız gerek seyahat namesinde Oğuz Türklerinden ve inanışların dan bahsediyor ama şaman inancın dan tek satır yok

Erhan 08 Eylül 2023 21:06

Simdi sen sagla ki ,hicte bari geelecek nesiller senin adini bilsinler !

Yazarın Diğer Yazıları