Ahmet Küçükşahin

İmamoğlu ve Yeni Bir Sistem

Ahmet Küçükşahin

Beylikdüzü Belediyesi Atatürk Kültür Merkezinde bir konferans dinlemek üzere gittiğimde tesadüf o gün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini almış olan Ekrem İmamoğlu’nu kendi belediye çalışanlarına yapmış olduğu konuşmada dinledim. 

Yanımdaki arkadaşıma döndüm ve “Bu sevgi dilini kullanıyor. Mevlana felsefesini kullanıyor” dedim. Konuşmasının derinliklerinde sevgi felsefesini özümsediğini de hissettim. 

Seçim öncesinde AKP’nin İstanbul’a çok önem verdiği caddelere asılan reklamlardan anlaşılıyordu. İstanbul’da cadde ve sokaklara asılan reklam posterleri, abartısız Malatya’da her eve bir tane düşecek sayıdaydı. Bunun ekonomik maliyeti, 17 yılda Malatya’ya yapılan devlet yatırımından daha fazla olduğunu düşünüyorum. 

Seçim öncesi bu koşullar altında şu yorumu yaptım. Eğer halk, reklamlara kanmaz ise Ekrem İmamoğlu kazanır. Bu görüşümü sesi çıkmayan, sessiz kalan ve muhtemelen yüzde 10 civarındaki seçmenin varlığına dayandırdım. Çünkü halk konuşmuyordu. Fikrini söylemiyordu. Bulunduğum bölgede gittiğim AKP’li bir belediyeye ait belediye spor tesislerine gelen insanlar dahi seçimlere ilişkin bir değerlendirme yapmıyordu. Yaptıkları yorumları ise fısıldayarak yapıyorlardı. 

Ben, sessizliklerden korkarım veya sessizliklerde umut ışığı olduğuna inanırım. Savaş meydanları da böyledir. Örneğin Büyük Taarruz öncesi Anadolu’nun dünya ile irtibatı kesilmiş ve sessizliğe bürünülmüştür. 

Yanılmadım!

“Kader, çaresizliğin en büyük olduğu anda ülkeye her ‘çaresiz halkın’ yazgıdan talep etmeye hakkı olduğu adamı verirmiş.” 

Ekrem İmamoğlu, o kişi mi acaba? 

Bu asil millet inandığı adama çok sabır gösteriyor ve elindeki seçeneklerinin tamamını görmek üzere onu destekliyor. 

Bence bir dönemin sonunu ve yeni bir dönemin başlangıcını yaşıyoruz. Yeni dönemi devralacak olan kişi önümüzdeki beş yıl içinde testten geçecek. Bu nedenle hata yapmaması gerekiyor. Hata yaparsa halkın sırtını döneceği kesindir.  

Şimdiden hayırlı olsun. Bu beş yıllık dönem olgunlaşma ve devletin üst bürokrasisini öğrenme dönmemidir. Umarım sevgi felsefesine uygun olarak hareket edilmeye devam edilir. 

Bundan sonra şu iki kural geçerli olmalıdır. Birincisi, büyükşehir belediye başkan adayları ilçe belediye başkanlarından seçilmelidir. İkincisi mevcut sisteme göre Cumhurbaşkanları, eski sisteme göre başbakanlara İstanbul, Ankara veya İzmir belediye başkanlarından birisi olarak düşünülmelidir. Bu iki durum gelenekleştirilmelidir. Yani, yönetim sisteminin başına oturtulması gereken kişiler alttan öğrene öğrene tepeye çıkmalıdır ki, hem halk onu tanısın, hem de o kandırılmasın. 

Malatya’da da, yukarıda ifade etmeye çalıştığım örnek uygulanmıştır. Yarar getireceğine inanıyorum. 

Yazarın Diğer Yazıları