Ahmet Küçükşahin

Atatürk ve Kadınlarımız

Ahmet Küçükşahin

Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara’da bulunan Amerikalı gazeteci Clair Price, “Türkiye’nin Yeniden Doğuşu” adlı eserinde;

- “Kıyıdan cepheye cephane taşıyan kağnı sürücülerinin çoğu, ceket ve pantolon giymiş olan Türk köylü kadınlarıydı. Ayaklarına sicimle bağlanmış olan yün parçalarını sarmışlardı. Yüzleri ve elleri açıkta kaldığından kızarmıştı” diye ifade etmektedir. 

Teoman Ergün, “Bekleyiş ve Zafer” adlı eserinde;

- 08 Eylül 1922 günü Turgutlu’da Başkomutanlık Karargahında bulunan Mustafa Kemal Paşa, karargaha gelen Halide Edip Adıvar (Halide onbaşı) ile sohbet ederken paşalardan birisi, kadınlar hakkında düşüncelerini şu şekilde dile getirir.

“Ah şu kadınlar, yorulmak bilmezler, acı nedir bilmezler, inandıkları için inançları uğruna her türlü fedakarlığı yapar,  her sıkıntıya katlanırlar”

Mustafa Kemal söylenenleri duymuştur. Şunları söyler:

“Onun için, Türk toplumu eski günlerde olduğu gibi kadını toplum içine çekmelidir. Türkmenler Anadolu’ya, Anadolu’dan Rumeli’ye kadınları ile birlikte gitmediler mi? Obanın ağırlığını kadınlar, ‘bacı bölükleri’ korumadı mı? Bir toplumun yarısı özgür, yarısı köle olamaz. Bir toplumun yarısı eğitimli, diğer yarısı cahil bırakılamaz. Kadınlarımızı mutlaka evin dışına çıkarmalı, toplum içine sokmalıyız. Halide Hanım bunun güzel bir örneğidir.” “Biz Sakarya Savaşını kadınlarımız sayesinde kazandık.”

Halide Edip Adıvar “Dağa Çıkan Kurt” adlı eserinde; 

- “(Çerkez) Etem Ankara’ya silahlı kuvvetleriyle girdiği zaman, adamları arasında kadınlar da vardı” demektedir.  
 

Falih Rıfkı Atay, “Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri” adlı eserinde belirttiğine göre;

- İlk milletvekillerinden biri, sımsıkı örtülü karısı ile birlikte Karacaoğlan Çarşısında, bir dükkana girdiği için, Meclis’te ağırca bir takım koridor dedikodularına uğradılar.
- İkinci Mecliste (1923-1927) bile üç beş kadınla evli milletvekilleri ile yan yana oturduk. 
- İstanbul tramvaylarında erkeklerle kadınları ayıran haremlik perdeleri vardı. 
- Atatürk kadınlı erkekli ilk daveti, ikinci Meclis devrinde (1923-1927), eski Ankara’nın dar bir sokağında, Türk Ocağına çevrilmiş bir Rum okulunda verdi. Herkes eşi ile çağrıldığı için gelemezlik edemedi.
   Fakat kadınlar salonun sol tarafındaki iskemlelere oturdular, erkekler ise karşılarına dizildiler. Bu namahremlik havası içinde Atatürk’le birkaç arkadaşı ve hanımlarından başka ayakta kimse yoktu. 
   Durgunluktan fazla sıkılmakla beraber, bize demişti ki; “Ayaktakilere elinizden geldiği kadar itibar ediniz, oturanlara hiç aldırmayınız. Tesirini gelecek defa görürsünüz.”
- Atatürk, kadınların açılması (toplum hayatına girmesi) konusunda hiçbir vakit zorlama yapmamıştır. 
 

Zeki Arıkan, “Tarih Gezginleri” adlı eserinde belirttiğine göre,
Kadın ve erkeklerin birlikte sinemaya gidebilmeleri ilk kez 1923 yılında İzmir’de Atatürk’ün de izlemekte olduğu bir filime, Atatürk’ün talimatıyla kadınların da alınmasıyla başlamıştır. Daha önceleri kadın erkek matineleri farklı günlerde idi ve kadınlar sadece salı günleri sinemaya gidebiliyorlardı. 
 

Sultan Abdulhamit döneminde (1877-1909),
-  “Kadınların kaçgöçlerini (dini bir anlayışla bazı Müslüman kadınların erkekle görülmemeleri, bir arada oturup konuşmaktan kaçınmaları) sağlamak için hükümet tarafından alınan önlemler öyle ileri bir noktaya vardırılmıştı ki, bir kadın, kardeşi, kocası, babası dahi olsa sokakta bir erkekle birlikte görülemezdi.”  
 

Vehbi Vakkasoğlu “Bozgun-1” adlı eserinde; 
- “Mütareke yıllarında (30 Ekim 1918-11 Ekim 1922) Darulfunun’da (İstanbul Üniversitesi) kız ve erkek öğrenciler aynı dershanede okumazlardı… O zamanki tabirle ‘İnas Darulfununu’ yalnız kızların, hem de çarşaflı kızların devam ettiği bir üniversite idi. Profesörler öğleden önce erkeklere, öğleden sonra da kızlara ders vermek zorunda idiler” diye yazmaktadır.  
1923 yılına gelindiğinde;

- Kadınlarda okuma yazma bilenlerin oranı 1000 kişide sadece 3 kişi idi. Bunlar da daha ziyade gayrimüslim kadınlar idi. 

- Cumhuriyetin, ilk kadın belediye meclis üyesi, ilk kadın doktoru, ilk diş hekimi 1926 yılında, ilk kadın avukatı 1927 yılında, ilk yargıcı 1930 yılında, ilk pilotu, ilk diplomatı 1932 yılında hizmete başladı.

Kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1934 yılında verildi. 

- 1935 yılında TBMM’ne 18 kadın milletvekili seçildi. 

Sonuç olarak, bugünü yaşayanların bir bölümü geçmişte bugün gibiydi zannediyorlar. Özellikle, Mustafa Kemal’in kadınlar için kazandırdıklarını çarpıtıyorlar veya yok sayıyorlar. Mustafa Kemal, kadın haklarına el atmadan önce; 
-    sanki 1923 öncesi kadınlı erkekli sosyal bir düzen vardı, 
-    sanki kadınlar yoğun olarak okullara gidip okuyorlardı, 
-    sanki kadınlar birinci sınıf vatandaşlardı, 
-    sanki kadınlar iş hayatında çalışıyorlardı, 
-    sanki erkekler tek eşliydi, 
-    sanki erkeklerle birlikte sinemaya gidebiliyorlardı,
-    sanki nüfus sayımında sayılıyorlardı, 
-    sanki oy kullanabiliyorlardı, 
-    sanki milletvekili, bakan olabiliyorlardı  
ve Mustafa Kemal geldi türbanlarını çıkarmaya zorladı!  

Bu düşünceyi yayanlar toplum düşmanıdır, 
bu düşünceyi yayanlar kadın düşmanıdır, 
bu düşünceyi yayanlar kendi çıkarlarını düşünenlerdir. 

05 Aralık Dünya Kadın Hakları Gününde, Cumhuriyetin Türk kadınına sağlamış olduğu kazanımları özümsemiş kadınlarımızı kutluyorum.
 

Yazarın Diğer Yazıları