Onlarca camisi depremde yıkılmış, ağır hasar almış Malatya’da cemaatin namaz kılacak cami aradığı günleri kısa sürede savuşturacak gibi görünmüyor. Deprem sonrası ilk rezerv alanı ilan edilen Dabakhane, Akpınar, Yeni Hamam gibi mahallelerde henüz inşaatlar yükselmeye başlamışken, ilan edilen diğer 28 mahallede şehir merkezinde olanlarında bir çivi bile çakılabilmiş değil.
Kamunun Malatya’da çalışma yöntemine de bakacak olursak fikri konsensüse ihtiyaç duyulmasını gerekçe göstererek iş hızını azaltacak, yavaşlatacak bir atmosfer de yok. Tamamına yakını özel mülkiyet alanı olan çarşı yerle bir olmuş durumda. Özel mülkiyetle ilgili tasarrufta bulunanlar ise ne özel mülk sahiplerine, ne temsilcilerine ne de şehirdeki mesleki otoritelere bilgi verme, görüş alma zahmetinde bulunmuyor.
Bunca tepkiye rağmen karşımızda duran sessizlik tablosu, gizlenmesi gereken durumların olduğu kuşkusunu uyandırıyor bende.
Yüzyıllardır Söğütlü Cami olarak varlığını sürdüren ibadethanemizin bile yerinde yeller esecekti toplumsal bir tepki oluşmasaydı.
Depremden önce zar zor ibadete açılan Teze Camimizin uzunca süren restorasyonuna rağmen depremle birlikte yerle bir oldu. Biz daha Teze Camii ne olacak diye konuşurken Söğütlü Camiinin hamuduyla birlikte ranta kurban edilmekte olduğunu öğrendik.
Yerel seçimler öncesi sıkça gündeme gelen Söğütlü Camii yerine mi yapılacak, altta dükkânlar mı olacak, eski belediye meydanına mı yapılacak derken bugünkü Büyükşehir Belediye Başkanı, O günün ise Başkan adayı Sami Er kamuoyuna açık teminat vererek “Cami yerine yapılacak. Kimsenin endişesi olmasın.” beyanatları ile hassasiyet gösteren Malatyalımız rahatlamıştı.
Geçtiğimiz günlerde bazı STK’ların “Söğütlü Camii projede yok. Tepkimizi dile getireceğiz” şeklindeki basın duyurusu ise herkesi şaşırttı.
Akabinde Malatya’ya gelen Çevre, Şehircilik ve İlkim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’nin sahadaki konuşmalarından da anladık ki Söğütlü Camiini projeden tamamen çıkarmışlar.
Muhtemeldir ki Milletvekilleri ve Büyükşehir Belediye Başkanının da Ankara temaslarında konuyu dile getirmeleri sonrası Malatya’ya gelen Özhaseki, Cami yerine yapılması planlanan işyerlerinin başka yere yapılarak caminin kendi yerine yapılması talimatını verdi.
Nitekim Malatya Milletvekili Abdurrahman Babacan’da bir gün sonra Cami projesinin onaylandığını ve düz ayak seviyesinde yani altta dükkânların olmadığı güzel bir caminin yapılacağı bilgisini kamuoyu ile paylaştı.
Bunca manevralar karşısında bu açıklamalara yeterince güvenmeli miyiz bilmiyorum.
Milletin Ak Parti’ye olan güveni her geçen gün sarsılmaya devam ediyor. Ak Parti’de siyaset yapanlar seçmeni şaşırtıyor son yıllarda. Seçmen, cami hassasiyeti olan bir partinin hassasiyetlerini hızla kaybettiğini düşünmeye başladı.
Elazığ merkezli deprem sonrası hasar alan Teze Camii restorasyonunun bir türlü başlayamaması, başladıktan sonra da bir türlü bitirilememesi, diğer yandan ise Taşhoron Kilisesi restorasyonunun hızla tamamlanması Ak Parti’ye gönül verenleri o günlerde de çok şaşırtmıştı.
Ve hatta hükumet temsilcilerinin bir bölümünün o günlerdeki Malatya ziyaretlerinde Cami’ye değil de Kilise’ye koşmaları da şaşırtmıştı seçmeni. Camiden daha çok kilisede görüntü verenler bile vardı.
Yerle bir olmuş Hatay’ın ortak akılla inşa sürecini yürüttüğünü görmek bizlerin meramını anlatması açısından önemli bir model oluşturuyor. Büyükşehir’i daha yeni Ak Parti’ye geçmiş olan Hatay’ın nasıl da hoşgörü ile şehirdeki her teşekküle sorumluluklar yüklediğini, rol verdiğini, dikkate aldığını, dinlediğini, beraber karar verdiklerini gördükçe Malatya’nın içinde bulunduğu duruma hayıflanmamak mümkün değil.
Tamamına yakını ticarethane olan çarşıda yapılmakta olanlarla ilgili tek bir mesleki teşekkülden görüş alınmış mıdır? Ticari alanın sakinlerinin temsilcileri olan Ticaret Sanayi Odasını, ESOB’u, Esnaf Odalarını, Ticaret Borsasını dinlemiş ya da danışmışlar mıdır?
İşi imar ve inşaat olan İnşaat Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası gibi ilgili sektörleri dinlemişler midir yada projeyi paylaşmışlar mıdır?
Tabi ki hayır.
Toplumsal bir tepki hızla yükselirken, şehirde söz sahibi siyasi iktidar mensupları halen neyi beklemektedir.
Ben öyle zannediyorum ki Milletvekillerinin bile şehirde sözü geçmiyor. Genel ve Yerel seçimler sonrası oluşan yeni kadro, eski yapıya söz geçiremiyor. Öznur Çalık döneminde dominant bir tutuma alışmış bürokrasi, özellikle Babacan ve Ölmeztoprak’ın nazik tavrı karşısında motivasyon sağlayabilmiş değil. Babacan ve Ölmeztoprak, tavır alamadıkça eskiden farklı bir tablo beklemek gülünç olur. Tüfenkçi ve Koca ikilisi ise alışılagelmiş gri tonlu siyasetini sürdürmeye devam ediyor.
Toplumsal beklentiyi karşılayamayan yeni siyasi kadronun bir an evvel önce kendi içlerinde bir koordinasyon ve ortak akıl şuuru geliştirmesi gerek.