Direkt en can alıcı cümleyi başta kuralım…
Malatya’da HÜDA PAR’ın adayı dahi başkan olursa herkes HÜDA PAR’cı olur.
Bu kadar net yazıyorum!
Eli kalem tutanlara bakıyorum da herkes Gürkan’cı…
Bari seçileceğini bekleseydiniz ezkaza Soner Gökçe seçilirse afallarsınız belki bu sefer anlaşılırsınız!
Ama gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken bir durum!
Daha düne kadar ama gerçekten daha düne kadar Hacı Uğur Polat’cı olanların kökü Gürkan’cı olmuş.
Hayata karşı bir duruşunuz olsun, iki dakka dik durun!
İki dakka!
İşte ben o yüzden diyorum, bu tür kalemli tiplere dikkat etmek lazım yoksa Hacı Uğur Polat’ın durumuna düşersiniz.
Bir cümle dahi kuramazlar Gürkan yanlış anlar diye!
Üstüne iş işten geçtikte sonra akıl vermeye çalışırlar;
“Böyle yapmayacaktı, şöyle yapacaktı…” falan…
Bunun adı hiç kusura bakmayın ama düpedüz yavşaklıktır!
Sen kalk son güne kadar Hacı Uğur Polat’ı masumane bir eleştiri getirme sonra seçilmediği günden sonra kalem oynat!
Selahattin Gürkan’a övgüler düz karşı tarafın sözde nasıl yanlış yaptığını haykır!
Ben bu tür kalemlere değer veren siyasetçilere üzülüyorum, sonunda tek kaldıkları zaman rahmetli nenem gibi “eyvah eyvah” çekişleri nafile oluyor maalesef!
Kimse ile “kirli ilişkiye” girmediğin zaman gördüklerini yazarsın.
Gördüklerin yanlış olsa da senindir, imzandır, o fikrin satılmamıştır!
“Kirli ilişkide” olanlara lanet olsun!
YAZDIKLARIM
“Ben yazmıştım” demekten nefret ediyorum ve genelde eski yazılarımdan çok az örnek veririm.
Ama tam konusu olduğu için birkaç örnek vermek istiyorum. Çok geriye gitmeyeceğim.
Büyükşehir Belediye Başkanlığına Hacı Uğur Polat getirilince birkaç yazı yazdım.
Önce, Hacı Uğur Polat’ın tasarruftan anladığı bu mu, başlığındaki yazımın teması şuydu:
Bu sıkıntılı günlerimizde ülkemizin vergi indirimi yapmak zorunda kaldığı bir dönemde iki büyük konferans salonumuz dururken Malatya’nın en uzun ve en lüks otelinde STAR gazetesinin yazarlarını ağırlamanın ve STAR gazetesine tam sayfa reklam vermenin yanlış olduğunu yazdım. 2 Kasım 2018’de yazdım.
Sonra Hacı Uğur Polat’ın tavrı, başlıklı bir yazı daha yazdım 18 Kasım’da…
Büyükşehir’in koltuğuna oturur oturmaz çok kısa bir sürede çok para harcadığını, bu sıkıntılı günlerimizde 10 ulusal internet sitesine 924 bin lira verilemeyeceğini ve koltuğa oturur oturmaz 90 milyon borçlanma yetkisi istediğini yazdım.
Ve açık açık Hacı Uğur Polat’ın bu tavrı hayra alamet değil, diye sonlandırdım yazıyı…
Son olarak da Esenlik ile ilgili patlak veren durumları yazdım. En az beş yazı Esenlik ile ilgili yazdım.
Ve ben bunları yazarken herkes Hacı Uğur Polat kesin “adaydır” diye bakıyordu.
Çünkü herkesin tahmini Hacı Uğur Polat üzerinden gittiği için “övgüler, yağlamalar” hep o taraftaydı.
Bizim de “yanlış ata” oynadığımızı düşünüyorlardı çünkü zihinlerinde “bi tarafı” tutmalıydın inanışı olduğu için “gazetecilik” akıllarından geçmiyordu.
Bu aralar bana da Selahattin Gürkan’cı diyorlar ama bilmezler ki gün gelir yine gördüğümüzü yazarız, yazmışız da yıllardır.
Birilerine “el bağlayıp” seçim çalışması yaparsan ilk gün seni satacaklar bellidir.
Tarih tekerrür eder ama kimse geriye bakmaz, o yüzden biraz geriye bakın diye yazdım bunları.
Bu yazı bazı müptezellere yazılmıştır onun için biraz “ben” dedim, kusura bakmayın.
ÖZÜR DİLEMİŞLER
Malatya Gazeteciler Cemiyeti’nin yapmış olduğu skandal yanlıştan sonra malatyasonsoz.com sitesinden anladığımız kadarıyla Mehmet Fendoğlu’na karşı yapmış olduğu saygısızlıktan dolayı özür dilemişler.
Açıklamayı Cemiyet Yönetim Kurulu yazılı yapmış. Direkt Başkan adına yapılabilirdi.
Açıklamayı okuduktan sonra yapılan saygısızlığın suçu “salondaymış”!
Şaka yapmıyorum, aynen aktarıyorum o bölümü:
“… Cemiyet yöneticilerimizin bilgisi dışında ve salon atmosferinde kendiliğinden gelişen bu olay nedeniyle salondan ayrılan Milletvekilimizin bu durumu anlayışla karşılayacağını bekliyoruz…”
Dikkat etmek lazım, salon önemli, atmosfer önemli…
Seneye inşallah “salon” hata yapmaz!