Mahir Temur

Nusret Akpolat'ın yeri de doldurulur!

Mahir Temur

Nusret Akpolat’ın yeri de doldurulur!

Dün akşam ER TV’de Esma Karadoğan’ın konuğu İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Akpolat’tı.

İnönü Üniversitesi’nin 50. yılı vesilesiyle ilk defa bir televizyon kanalında Nusret Hoca’yı izlemiş olduk.

1 saatlik programı izleyince Karaciğer Nakli’ni kuran Fatih Hilmioğlu’nu, Karaciğer Hastanesi’ni kuran Cemil Çelik’i, her ne kadar çok eleştiri yapmışsam da Onkoloji Hastanesi’ni kuran Ahmet Kızılay’ı düşündüm.

Çünkü Nusret Akpolat bir saatlik programda çok tutarsız konuştu.

“Ne şiş yansın ne kebap” tarzında bir tutumla önce İnönü Üniversitesi’nin 6 Şubat depremlerinden çok etkilendiğini, 20 binanın yıkıldığını, fiziki mekan sorunlarının olduğunu, derslik problemi çektiklerini hatta öğrencilerin yemekhane kuyruklarından dolayı derslere geç kaldığını anlatan Rektör Akpolat, aslında tespit yaparken eleştiri yapıyordu.

Hatta, deprem bölgelerine YÖK’ün yüzde 25 kontenjan arttırmasını bile eleştiriyordu.

YÖK’ü bırak, AFAD’ın sistemini dahi tatlı tatlı cümlelerle eleştirdi.

AFAD’ın şehir eylem planında üniversitelerin olmayışını söyledi. Protokollerinde yokmuş!

Yarım saat bunlara anlatan Nusret Akpolat sonra şu cümleleri kullandı:

Şehrin şu hataya düşmemesi gerekiyor. Yandık, bittik, öldük… Zaten psikolojimiz kötü. Sorumluluk makamında olan, medya gibi, üniversite gibi, söylemlerimize dikkat etmemiz gerekiyor.”

Ve devamında şu cümleyi ekledi:

“Ben işin arka planlarını bilen biri olarak, gerçekten de Sayın Valimiz, Büyükşehir Belediye Başkanımız, ilçe belediye başkanlarımız elinden geleni yapıyor.”

Kısacası tatlı tatlı medyayı da eleştirirken kendisini o koltuğa getiren Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı’na övgüler diziyordu.

Bir saatlik programın ilk yarısında, “kardeşim 26 ay geçmiş bizim halen derslik problemimiz var, yeterli yemekhanemiz olmadığı için çocuklar kuyrukta telef oluyor, YÖK hangi amaca hizmet edip kontenjan arttıyor, biz mevcuda bile yeterince hizmet veremiyoruz, AFAD deprem bölgesi olan bu şehirde hiçbir eylem planına üniversitemizi eklememiş, bu nasıl bir anlayıştır” demedi tabii ki.

Tatlı tatlı durum tespiti yaptı.

Fakat Üniversitede bir “enkaz devraldığı” imasını çizerken şehirle ilgili ise topu medyaya attı.

İşin arka planını biliyormuş Nusret Hoca’mız!

Şehrin psikolojisini bozmamak gerekiyormuş!

Herkes elinden geleni yapıyormuş!

Bunları dedikten sonra ise yine tutarsız bir yaklaşımla, “Üniversitemiz siyaset üstü bir kurum. Küçük hesaplara değil büyük resme bakalım” diyordu.

Üniversite siyaset üstü bir kurum olsaydı siz muhtemelen o koltukta oturmazdınız Sayın çok kıymetli Hocam!

Küçük hesaplarla biz değil rektör yardımcılığınız dahil bugün halen siz uğraşıyorsunuz!

Tek tek o kadar küçük örnekler verip yazıyı boşa uzatmayayım.

Ama mikrofonu eline alan her yetkilinin medya ile ilgili “boş boş” konuşmasına ifrit oluyorum artık.

Önce sen kendi işini layıkıyla yap sonra medyaya gel!

Medya mı üniversiteleri akraba çiftliğine dönderdi?
 

Turgut Özal Tıp Merkezi’indeki hocaların gidişi medya yüzünden mi?

Karaciğer Nakli haricinde diğer tüm bölümleri medya mı etkisizleştirdi?

Hastane kantinlerine verdiğiniz hususi gayreti niye diğer bölümlere vermiyorsunuz?

Varsa yoksa Karaciğer!

2008 yılındaki rektörlük seçimini süresi dolan Rektör Fatih Hilmioğlu rektör adayı Sezai Yılmaz’ı destekliyordu.

Fakat Cemil Çelik seçimde birinci olmuştu. Sezai Hoca ise ikinci. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cemil Çelik’i atamıştı.

O dönemler çok demokratik olmasa da yine seçim vardı.

Cumhurbaşkanları ise genelde seçimde birinci olan adayı görevlendiriyordu.

Normal şartlar altında rakibi olan Sezai Hoca bu şehri terk edebilirdi ama yeni seçilen Rektör Cemil Çelik, Prof. Dr. Sezai Yılmaz’a sahip çıktı.

Üstüne Karaciğer Hastanesi’ni kurdurttu.

Başarı hiçbir zaman tesadüf değildir!

Peki daha 6 ay önce belediye başkanı ve birkaç vekilin referansı ile rektörülüğe atanmış Nusret Akbolat dün akşam ER TV’de ne dedi?

“Evet hocalar gitti ama onların yerleri dolmayacak şekilde değildi ve doldurduk.”

Hocaların yerlerini doldurmuşlar!

Bi kere bu üslup doğru mu?

Gidenlerin niye gittiğine bakmadan günü kurtarmak için yapılan bir açıklama değil mi?

Hadi Prof. Dr. Ramazan Özdemir’in yerini doldursana?

Daha geçen hafta Türkiye’nin önde gelen genel cerrahlarından biri olan Prof. Dr. Burak Işık, Turgut Özal Tıp Merkezi’nden ayrıldı.

Kolaysa yerine doldursanıza!

Kaç yıl gerekiyor doldurmak için!

Bugün Nusret Akpolat şehirden giderse yeri doldurulabilir belki ama bazı hocalarımızın yeri doldurulamaz!

Asıl küçük hesap bu!

Neden-sonuç ilişkisine bakmadan oturduğu koltuğun kibriyle en azından şehrin siyasetçilerine verdiğiniz değeri verseydiniz giden hocalarımıza!

En azından “arka planlarını bilen bir hoca olarak” diye cümleye başlayıp bir gram özeleştiri yapsaydınız!

Varsa yoksa cemaatiniz varsa yoksa sizi refere edenler!

İnönü Üniversitesi kiraz bahçesine dönmüşken bu kadar rahat konuşabilen bir rektöre sadece bir öneride bulunmak istiyorum.

Sürekli başarısını kendi başarınızmış gibi aktardığınız Karaciğer Nakli’ni kuran Prof. Fatih Hilmioğlu’nun en azından verdiği emeklerinden dolayı bir koridora ismini verebilir misiniz?

Bekleme alanına bile razıyım!

https://x.com/mahirtemur

Yorumlar 6
Cemil 12 Nisan 2025 12:26

"Bekleme alanına da razıyım" niye?! 1997lerde onca masumun bekletilmesini temsilen mi!!!?

Ömer abi 11 Nisan 2025 23:50

Fakülte, Yüksekokul, Enstitü ve diğer akademik birimlere idareci olarak atanan akademisyenlerin çok büyuk bi kısmı İTAAT kültürüne Ram olmuş insanlar. İdari birim amirleri de yukarıda bahsedilen yapıdan çok farklı değil. Üniversite için kayıp yıllar.

TİP 11 Nisan 2025 23:36

Kadınların kendine has bir lisanı vardır. Bu lisan istek ve arzuları dolaylı yoldan anlattım dilidir. Kimse kırılmasın kimse incinmesin hani bir TV dizisinde klişeleşmiş bir cümle vardı (Ali Rıza bey ağzımızın tadı kaçmasın)

Cafer 11 Nisan 2025 23:20

Üniversitede 4 yıl daha heba edilmiş olacak. Geçmiş olsun.

Malik Bin Nebi 11 Nisan 2025 20:06

Başarının Cezalandırıldığı Bir Üniversite: İnönü Üniversitesi’nde Rektörlük Atamasına Dair İnönü Üniversitesi, yıllar boyunca Malatya'nın bilimsel, sosyal ve kültürel dinamiklerine yön veren önemli bir yükseköğretim kurumu olarak görülmüştür. Ne var ki son yıllarda üniversitenin yönetim kademesinde yaşanan gelişmeler, bu saygın konumu zedelemekte ve ciddi bir yozlaşma sürecini işaret etmektedir. Bu sürecin son halkası ise, 8 yıl boyunca rektör yardımcılığı yapmasına rağmen kayda değer hiçbir akademik ya da kurumsal başarıya imza atamayan Nusret Akpolat’ın rektörlük makamına atanması olmuştur. Bu atama, sadece liyakat ve başarı ilkelerine değil, aynı zamanda Malatya halkının beklentilerine de büyük bir darbe niteliği taşımaktadır. Çünkü Nusret Akpolat’ın rektör yardımcılığı döneminde sergilenen tavır, üretken akademisyenlerin sistem dışına itilmesi, genç bilim insanlarının ötekileştirilmesi ve bilimsel özgürlük alanlarının daraltılması ile anılmaktadır. Peki, Neden Bu Tür İnsanlar Tercih Ediliyor? Cevap basit ama bir o kadar da acı: Başarılı insanların karşısında duyulan aşağılık kompleksi. Başarılı, vizyoner ve topluma dokunan akademisyenler; özgüveni zayıf, koltuğunu kaybetme korkusuyla hareket eden yöneticiler için tehdit olarak algılanır. Bu algı, liyakat yerine sadakatin öne çıktığı, sorumluluk yerine itaatin ödüllendirildiği bir düzenin temelini atar. Sonuçta üniversiteler bilim üretmekten uzaklaşır; kişisel hesaplaşmaların, kıskançlıkların ve klik savaşlarının alanına dönüşür. İnönü Üniversitesi özelinde yaşanan süreç de tam olarak budur. 8-9 yıl boyunca kendi alanında başarılı, üretken, saygın isimler sistemli bir şekilde tasfiye edilmiş, onların yerini ise kişisel sadakati öne çıkan isimler almıştır. Bugün geldiğimiz noktada bu tercihin sonucu olarak üniversite, bilimsel üretimden kopmuş, Malatya’ya katkı sunan bir aktör olmaktan uzaklaşmıştır. Malatya’nın ve Bilimin Kaybı Bu atama sadece İnönü Üniversitesi’ni değil, Malatya’yı da ilgilendirir. Çünkü üniversiteler sadece diploma veren kurumlar değil; şehrin vizyonunu belirleyen, gençliğe umut aşılayan, araştırma ve gelişmeye yön veren yapılardır. Liyakatsiz bir yönetimle bu işlevlerin hiçbiri yerine getirilemez. Malatya halkı bu tercihle birlikte üniversitesinin itibar kaybettiğini, gençlerinin kaliteli bir akademik ortamdan mahrum bırakıldığını ve şehrin entelektüel gelişiminin sekteye uğratıldığını açıkça görmek zorundadır. Sonuç Yerine İnönü Üniversitesi'ne ve Malatya’ya yazık oldu. Ama henüz her şey bitmiş değil. Bu süreci kayıt altına almak, eleştirel düşünceyi diri tutmak ve liyakat mücadelesinden vazgeçmemek gerekiyor. Çünkü gerçek akademik başarı, günü kurtaran değil, geleceği inşaa edendir.

Serkan sari 11 Nisan 2025 18:40

İnönü üniversitesinin sıralama olarak dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına gireceğini söylemişti AHMET KIZILAY. Hemde tv ekranlarında bağıra bağıra söylemişti. Ben rektör olursam ilk beşyüzdeyiz demişti. Arşivler orada. Nusret Akpolat da onun yardımcısı. Gerisini siz hesap edin...

Yazarın Diğer Yazıları