Sıcakların bende bıraktığı “halsizlik” yüzünden bugün yazacağım birkaç konu olmasına rağmen klavye başına oturamadım.
Bugün yazmayı düşünmüyordum.
Fakat sevdiğim bi arkadaşım WhatsApp’tan bir link atınca oturdum klavye başına.
Hayatım boyunca bu tür insanlarla uğraştım.
Direkt açık bir şekilde bu tür insanlara hadlerini bildirdiğim için ismimi vermeye çekinmiş.
Daha önce bir internet sitesi açmıştı. Yöneticiler bunun zikrini anlayınca kapattı galiba.
Malatyaguncel.com’da şimdi köşe yazıyormuş.
Zamanında Kayısı Haber’de birkaç yazısı çıktı.
Kısa zamanda niyetini öğrenince ilişkimiz kesildi.
“Bal tutan parmağını yalar” şiarındaki birinin benim gibi “kırmızı çizgileri” olan birisinden bi şey “koparamayacağını” anlayınca gidiverdi.
Sürekli “şöyle yapacağız, bu şekilde yapacağız, ortak bir şeyler yapmalıyız” şeklinde konuşmaların ortak paydası hep “paraya” çıkıyordu.
Bir Malatya klasiğidir;
Çay ocağında “ahlaklı” konuşup köşesinde “bal arayan” bir tip!
Belediye belediye gezip “danışman” olmak isteyen bir tip!
“Önümüzdeki ay Fatih Altaylı’ya çıkıyorum. Habertürk’te yazmaya başlayacağım” tarzında karşı tarafı aptal yerine koyan ağırlığı olmayan ve gülünç duruma düştüğünün dahi farkında olmayan bir tip.
Farklı zamanlarda sözde “projelerini” belediye başkanlarına yutturmaya çalışan bir tip!
Aradığı “balı” bulamayınca “kalemi” ile tehdit eden klasik ama hayatında bir haberi bir röportajı ve gazetecilik ile ilgili bir “bilgisi” olmadan “gazetecilere” ders vereceğini düşünen zavallı bir adam.
Bu zavallı adam çıkmış 50 gün önce Başkan Selahattin Gürkan ile yaptığım röportajı değerlendirmiş.
O küçük aklıyla biraz düşünse…
Bir röportajın halen 50 gündür niye konuşuluyor olmasının sebebini düşünebilirdi.
Bu küçük analizi dahi yapamayacak “danışman adayı” kalkmış sorduğum soruları analiz etmiş.
Birilerine yaranmak için “bal arayan” bu tip gazeteciliği bilmez ama bizim dilde “gündem oldu” derler.
50 gün sonra dahi birileri “kalem oynat şu röportaj ile ilgili” diyebiliyorsa ben doğru yoldayım demektir.
Kendisini birilerinin savunuculuğuna yakıştıran bu gibi tipler beni anlamaz.
Bir gazetecinin sorular yerine “cevapları” kafasına takması gerektiğini bilmesi gerekir.
Ben bu “danışman adayına” röportaj ile ilgili birkaç teknik bilgi dahi versem anlamaz!
Anlayamaz!
Anlasa dahi yazamaz!
Yeri gelmişken yazayım.
Bazen sosyal medyada kendisine gazeteci diyen ama bu kimliği “bir yerlere” girmek için ya da menfaatlenmek için kullanan bazı tipler sürekli ortalıkta beni karalamaya başlamış.
İşi gücü bırakmışlar saçma-sapan yorumlar yapıyorlarmış.
Bir insan kendi mesleğiyle ilgili “kısıtlı” bilgiye sahipse o insanın ne memlekete ne de kendisine faydası vardır.
Önce işini iyi yapmaya çalışacaksın.
Karşılaşınca selam vermediğim tipler bi şey üretemediği için dedikodu yapar.
Biz haber yaparız bu tipler bu haberin dedikodusunu…
Biz röportaj yaparız bu tipler röportajın dedikodusunu…
Biz köşe yazarız bu adamlar kapalı kapılar ardından köşemiz üzerinden dedikodu yapar.
Herkes işine baksın…
Danışman olmak isteyen de…
Bir yerlere girmek isteyen de…
Ayinesi iştir kişinin!
Bırakın dedikoduyu da işiniz ile ilgili bir cümle kurun!
Üretim yapın!
Röportaj yapın!
Soru sorun!
Gerisi boştur boş!
Ayrıca “analiz” ayağına “bak nasıl geçirdim ver şu kadar parayı” zihniyetindeki zevat haddini bilecek.
Malatya küçük yer, kimin ne mal olduğunu herkes biliyor!