Son yazımda, çok şaşırıyorum halen, demiştim.
Gerçekten halen çok şaşırıyorum!
Hayatım boyunca iftiradan çok korktum. O yüzden yazı yazarken veya haber yaparken yazı stilim çok sert olmasına rağmen dikkat ederim.
Gördüğümü sert bir dille yazarım ama dikkatliyimdir.
Fakat bazı durumlarda Kayısı Haber’de yaptığımız haberlere veya yazdığım yazıların altına yapılan bazı yorumlara bakınca yine şaşırıyorum.
Gerçekten halen şaşırıyorum!
Bu kadar dangalak olunmaz diyorum!
Hasbelkader bi şeyler karalayan bir insana yorum yaparken biraz daha “aklın” kullanıldığını görmek istiyorsun.
Mesela biz diyoruz ki filan müdürün falan çocuğu şu kuruma torpille alınmış.
Dangalak yazıyor, “Sen kimin tetikçisisin, reklam almadın o yüzden sallıyorsun”…
Mesela biz gazetecilik yapıp hatta bizim dilde haber atlatıp diyoruz ki, şu belediye başkanı şu akrabasını belediye aldırttı, diyoruz. Haberimiz ulusal medyaya düşüyor.
Dangalak yine yorum yapıyor…
“Esenlik’ten reklam almadın o yüzden sallıyorsun. Tetikçi misin? Belediyeden sana ekmek yok” diyor.
Daha dün yazdığım yazının mürekkebi kurumadı. Açın bakın lütfen.
Ben diyorum ki depremden sonra bir belediye başkanı para harcayıp reklam yapamaz.
Depremin reklamı olmaz, diyorum. Dangalak kalkıp yazının altını şunu yazıyor:
“Büyükşehir jetonu kesince ortalık tetikçi dolmuş dün ‘memleket emektir’ diye zarfla para dağıtanlara bir satır yazmayanlar bugün aç kalınca oraya buraya saldırır olmuş Başkanı size yedirmeyiz”
İçişleri Bakanlığı’nın açık bir şekilde genelgesi var, diyorum.
Hatta genelgeyi yazıma monte ediyorum ama dangalak şöyle yorum yapıyor:
“6.8’lik deprem olmuş 1 tane bilgilendirici ya da yönlendirici yazı yazmamışsınız. Selahattin başkan bir garibanı mutlu etti diye 2012’ye kadar gitmişsiniz. Biraz İsmet Yalvaç ı örnek alın. Basın ahlakı nasıl olur öğrenin” diye akıldan yoksun bir yorum yapıyor.
Ayrıca bu paralı troller zannediyor ki İP adreslerini bilmiyorum. Aynı klavyeden farklı kişilermiş gibi yorum yapmanın beni susturacağını zannediyorlar.
Değerli okurlarım bilir ama bir kez daha ifade edeyim.
Ben Kayısı Haber adı altında hiçbir belediyeye gidip reklam istemedim.
İstemeyeceğim de!
Açık açık belediyelerdeki ilgili kişilere, “Reklam verebilirsiniz ama bizim haber anlayışımız değişmez” demişimdir.
Çok açık bir şekilde;
“Reklam vermediğiniz için size karşı bakış açımız değişmez. Reklam vermediğiniz için sizi eleştirmeyiz ama reklam verirseniz de sizi eleştirmemezlik yapmayız”
Haber ayrı bir durumdur reklam farklı bir mecradır.
Benim gazetecilik anlayışım budur.
Merak eden okurlarım Büyükşehir’i de Yeşilyurt’u da ve Battalgazi Belediyesi’ni de arayıp sorabilirler.
Kayısı Haber logosunun yanında Yeşilyurt Belediyesi’nin reklamı var mesela.
Dünkü yazım da dâhil 15 gün önce Yeşilyurt Belediyesi’ni eleştirmiştim.
Fikirlerimi açık bir şekilde her zamanki gibi yazdım.
Paralı trollerin “iftiralarına” bizleri tanımayanların aklında soru işareti olmasın diye yazıyorum bunları.
Yoksa kıymetli okurlarımın yaptığı eleştirileri her zaman dikkate alırım. Hatta sevinirim.
Çünkü bizler de hata yapıyoruz.
Ama iş iftiraya gelince dayanamıyorum.
“SELAHATTİN GÜRKAN YANIMIZDAYMIŞ” BAŞLIKLI YAZIYA YAPILAN YORUMLARA CEVABIM
YORUM: “Adam altına ismini yazmayacak nereye yazacak? Kimin mesajı olduğu nerden belli olacak? Sen adını niye kullanıyorsan adam o yüzden kullanıyor. Yıl olmuş 2020, 2012 genelgesine takılmışsınız... Genelgedeki pozitif algı ifadesi sizin için zaten çok uzak.”
CEVABIM: Bu genelgenin çıkış amacı İçişleri Bakanı tarafından şöyle açıklanmıştı. “Bakanlığımıza, belediyeler tarafından gerçekleştirilen tanıtım faaliyetlerinde beldenin, kurumun ya da yürütülen hizmetin tanıtımından ziyade hizmeti sunan belediye başkanının fotoğraf ve isminin ön plana çıkarıldığı, tanıtım hizmetleri yapılırken kamu kaynaklarının israf edildiği şeklinde yakınmalar intikal etmektedir. Söz konusu olumsuz algılamanın önüne geçilebilmesi amacıyla” diyor ve yazımda yazdığım dört maddeyi tüm valiliklere gönderiyor.
“Kamu kaynaklarının israf edildiği” diyor Bakanlık. Son olayda da kamu kaynakları israf edilmiştir. Malatyalı bir vatandaş belediyenin kaynaklarının israfından sonra “Adam ismini nereye yazacak” deniyorsa, ben açıkçası deveye hendek atlatamam. Allah’a havale ediyorum.
YORUM: “Allahtan Mahir Temur varda Malatyaya tüm hayrı o yapıyor sanki dersin Allah Rızası için yazıyor yorum yapanın cebine giren yok ama adam yazdıkça kazanıyor bak Yeşilyurt Belediyesine varmı bi Hayırlı yazı”
CEVABIM: Yazının ilk bölümünde cevapladım aslında. Yazıma yorum yapan akıldan yoksun arkadaş yorum yaptığım yazıda dahi Yeşilyurt Belediyesi’ni eleştirdiğimi görmeyecek kadar körleşmiş bir “savunma” mekanizmasına girmiş. Psikolojik bir durum galiba…
YORUM: “Büyükşehir jetonu kesince ortalık tetikçi dolmuş dün “memleket emektir ”diye zarfla para dağıtanlara bir satır yazmayanlar bugün aç kalınca oraya buraya saldırır olmuş Başkanı size yedirmeyiz”
CEVABIM: Bu dangalağın muhtemelen korteks bölümü işlevsiz. Bahsettiği sanırım Hacı Uğur Polat. Ki bu memlekette Hacı Uğur Polat’ı, Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönem de dâhil ben daha fazla eleştirmişimdir. Bir gün olsun Yeşilyurt Belediyesi’ne veya Büyükşehir Belediyesi’ne gidip reklam istemedim. Aç bak arşive kendin gör!
YORUM: “6.8 lik deprem olmuş 1 tane bilgilendirici ya da yönlendirici yazı yazmamışsınız Selahattin başkan bir garibanı mutlu etti diye 2012 ye kadar gitmişsiniz biraz İsmet Yalvaç ı örnek alın Basın Ahlakı nasıl olur öğrenin”
CEVABIM: Deprem olduktan yarım saat sonra telefonumdan haberi yazarak deprem haberini verdim. Bir saat sonra eve geçtim ve sabah 6’ya kadar 17-18 haber geçtim. İnsanlar can derdindeyken yaptığım işi önemseyip kamuoyunu bilgilendirmeyi görev edindim. Gece yarısında dışarı çıkıp sosyal tesislerdeki insanların haberini yaptım. Parklarda ateş yakanların haberini yaptım. Yetkililerin paylaşımlarını hemen haberleştirdim. Daha çok insanımız bilgilensin diye.
Depremden bir gün sonra daha kimse yazmamışken Jeoloji Mühendisler Odası ile röportaj yaptım. İnşaat Mühendisleri ve belediyeler ile görüşüp yıkılacak okullar ile ilgili yazı yazdım.
“Afet Bölgesi” karmaşası çıkınca insanları bilgilendirmek için iki avukat, bir savcı, bir şehir planlayıcısı ile görüştüm. Afet Kanunu ve yönetmeliği baştan sona okudum. Sırf bi haber için 60 sayfa kanun okudum. “Malatya Afet Bölgesi’ne alınmadı mı” başlıklı haberi yaptım.
Bu memlekette Malatya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı sosyal medyadan “Cemiyetimiz depremden sonra hasar aldı” diye yazarken ve basına bülten geçerken üç-beş eşyası yere düştü diye ben gazetecilik yapıyordum o sıralarda.
E be akıldan yoksun adam, bırak basın ahlakını sen önce insan ahlakına uy!
Ayinesi iştir kişinin!
Yaptıklarım ortadayken açık bir şekilde iftira atmanın anlamını çözemiyorum. Savunmak istediğiniz başkanı bence bu akılsızlıkla daha zor duruma düşürüyorsunuz.
*
Değerli okurlarımdan çok özür diliyorum. Troller yüzünden kendimi anlattım.
Yarın yine Malatya’yı yazarız, biliyorsunuz.
Mahir Temur'u Twitter'da takip et!
Kayısı Haber