Hayatı anlamak için uğraş vermenin sonucu bence anlamamaktır.
Çoğu zaman belki de her zaman her hangi bir olayda yaşayarak tecrübe etmeyince anlamazsın.
Anladığını zannedersin sadece ta ki yaşayarak gördüğün zaman daha önce anlamadığını anlarsın.
Hayat aynı “ölüm gibi” genelde başına geldiğin olaylar sonucu anlamanı netleştirir.
Aynı ölüm gibi...
Ölüm o kadar soğuktur ki tanımadıkların dahi olsa için acır.
İçini üşütür ölümün varlığı, tanımadığın biri ölse de.
Tanımadığın birinde dahi için üşürken canının bir parçası annenin ölümü ise nefesini keser.
Boğulduğunu zannedersin ama ölmezsin.
Akciğerlerinin söndüğünü hissedersin ama ölmezsin.
Nefessiz bir şekilde yeni tecrübe ettiğin bu kayıp karşısında ne yapacağını bilemezsin.
Sadece ağlarsın.
Ağlarsın gün boyunca...
Ölümün geldiği dakika ile o soğuk çukura kefene sarılı anneni yerleştirirken akciğerlerinden sonra kalbinin durduğunu zannedersin.
“Allah'ım kalbim durduğuna göre ben niye halen hayattayım dersin” o soğuk çukurda.
O soğuk çukurda annene sarılı yatmak istersin.
Ama kalabalığın sesini işitince dünyaya dönersin.
Herkesin bi acelesi bi telaşı içinde 10 dakikada o soğuk çukur toprakla kapandıktan sonra hayatın ölüm karşısında direnemeyeceğini iliklerine kadar anlarsın.
Canım annem...
Herkes gibi benim annem de canımdı.
Her şeyimdi.
Üç ay önce empatiden yoksun bir hekim tarafından sanki “grip” olmuş gibi sıradan bir ses tonuyla “kanser” haberini aldığım gün ile o soğuk çukur arasında geçen günler, aylar su gibi geçti.
Su gibi…
Allah rahmet eylesin.
İnşallah mekanı cennet olur canım annemin…
NOT: Bu zorlu sürecimizde bir telefon kadar yakın olan Turgut Özal Tıp Merkezi (TÖTM) Başhekimi Prof. Dr. Ali Beytur’a, her konuştuğunda o soğuk hastane odasında içini ısıtan Prof. Murat Aladağ’a ve TÖTM Medikal Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tamer Elkıran’a sonsuz teşekkür ediyorum. Allah razı olsun. Acımızı her seferinde hafifletmek için uğraştılar.
Hastanede yatan tüm hastalara Allah’tan şifa diliyorum.