Hz. Muhammet’in ölümünden sonra İslam dini mezheplere, tarikatlara ve cemaatlere bölünmüş, bir bütün oluşturmayı amaçlayan din, ayrıştırıcı bir hüviyete sokulmuştur.
Osmanlı Devleti bu tehlikenin acısını yaşamış, bölünmüş ve küçülmüştür. Yıkılan Osmanlı Devletinin yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları önlem olarak tekke ve zaviyeleri kapatmışlar, şıh, şeyh, derviş gibi adlar altında halkı kandıranları yasaklamışlar ve onlarla mücadele etmişlerdir.
1950’lerden başlayan sulandırma ve görmezlikten gelme politikası neticesinde Osmanlı tarihi tekerrür etmeye başlamış ve elini sallasan bir şeyhe, bir tarikat liderine değmeye başlamıştır. İşin acı tarafı, halkımızın bir kısmı, cehalet veya bazı küçük çıkarlar uğruna bu şarlatanlara rağbet etmektedirler.
İslamiyet’in özüne dönmesi ve ülkemizin mevcut medeniyet seviyesinin üzerine çıkabilmesi için dini cemaat ve tarikatlardan kurtulması gerekir. Cemaat ve tarikatlar, İslam dininin yozlaşmasının bir numaralı sorumlularıdırlar. Bunlar, halkın samimi duygularını istismar ederek topladıkları oy potansiyelini kendi maddi çıkarları için kullanan maddecilerdir.
Bu bağlamda cemaat-tarikat, siyaset ve ekonomik çıkar üçgeni oluşturulmuştur. Ülkemizin geleceğini ve ülkemizin çağdaş medeniyet düzeyinin üzerine çıkma hedefini hiçe saymaktadırlar.
İnsanlık için tek çıkar yol bilimdir.
Ülkeyi yöneten siyasilerin oy almak üzere şeyhlerin eteğine sarılacaklarına, bilime sarılmaları gerekir.
Bilim, en iyi yol göstericidir.
Bugün yaşamakta olduğumuz korona virüsüne karşı umut bilimdedir. Hepimiz bilim adamlarından gelecek olan iyi haberi bekliyoruz.
Hiç kimse, kendisine şeyh diyen şarlatanlardan bir şey beklememektedir. Son 15 gündür hepimizin gözü kulağı bilim insanlarının söylediklerinde ve söyleyeceklerindedir.
Her anne ve baba, önce kendisine, sonra çocuklarına sahip çıkmak zorundadır. Çocukların geleceğini, onun anne ve babasından daha iyi düşünen bir başka kimse olamaz. Anne ve babalar, din tüccarlarına, din pazarlamacılarına değil kendilerine güvenmelidirler.
Gerçek İslam, tarikat ve cemaatlerden kurtulduktan sonra yaşanabilir ve yaşanacaktır.
Gerek siyasi partiler ve gerekse vatandaşlar açısından gerçek milliyetçilik ve yurt sevgisi, tarikat ve cemaatlere sıfır tolerans göstermekle sağlanabili