- Haberler
- Malatya
- TÖTM Karaciğer Nakli Hastanesi bilimsel çalışmalarıyla tıp dünyasında ses getiriyor
TÖTM Karaciğer Nakli Hastanesi bilimsel çalışmalarıyla tıp dünyasında ses getiriyor
Karaciğer Nakli Uygulamaları Araştırma Laboratuvarı'nda, son dönem karaciğer yetmezliğinde nakle gerek kalmadan yapılabilecek tedaviler araştırılacak.
Karaciğer Nakli Uygulamaları Araştırma Laboratuvarı’nda, son dönem karaciğer yetmezliğinde nakle gerek kalmadan yapılabilecek tedaviler araştırılacak.
Canlıdan karaciğer naklinde dünya ikincisi ve Avrupa birincisi olarak 18 kişilik nakil ekibi ile rekorlara imza atan Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Karaciğer Nakli Hastanesi, bilimsel çalışmalarıyla da tıp dünyasında ses getiriyor. Burada geliştirilen karaciğer nakil tekniği “Malatya Yöntemi” olarak tıp literatürüne geçen merkez, karaciğer hastalıklarının çaresini bulmak için de çalışmalar yapıyor. YÖK tarafından özel bir statü ile Karaciğer Nakli Enstitüsü olarak onaylanan ve dünyada bir organla ilgilenen yegane enstitü olma özelliğini taşıyan merkezde, “Karaciğer Nakli Uygulamaları Araştırma Laboratuvarı” kuruldu. Bu laboratuvar bünyesinde dünyanın en büyük “Karaciğer doku bankası” oluşturulacak. Ameliyat edilen karaciğer örneklerinin saklanacağı bankadan elde edilen verilerle, karaciğer hastalıklarının çaresi aranacak. Hastaların nakle gerek kalmadan sağlığına kavuşabilmesi için tedavi metotları geliştirilecek.
Uzman yetiştiren merkez
Karaciğer Nakil Hastanesindeki nakille elde edilen başarının Enstitü bünyesinde eğitim ve araştırmalarla da sürdürüleceğini söyleyen Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay “Burası aynı zamanda insan yetiştiren bir merkez. Türkiye’nin hemen her yerindeki organ nakli merkezlerinde bizim üniversitemizden giden ya da buraya gelerek karaciğer nakli ile ilgili çalışmalar yapmış değerli isimler var” dedi.
Karaciğer hastalıklarına bağlı olarak gelişen karaciğer yetmezliğinde organ naklinin en son şans olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kızılay, henüz bu aşamaya gelmeden yapılabilecek tedavilerin çok önemli olduğunu belirterek “Enstitümüz dünya çapında bir araştırma merkezi olmaya aday. İleri düzeyde bilimsel araştırmaların yapıldığı laboratuvara bir de elektron mikroskobu gelecek. Çok detaylı bir laboratuvar görüntüleme cihazı olan bu aleti Türkiye’de çok az kişi kullanabiliyor. Bu aletle karaciğerin en küçük yapısal bozuklukları tespit edilebilecek” diye anlattı. Elektron mikroskop laboratuvarında karaciğer naklinde alınan örneklerin kullanılması ile tedavide yeni yöntemler geliştirileceğini belirten Karaciğer Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sezai Yılmaz “Buradaki amacımız acaba nakil yapmadan, bu hastaları başka yöntemlerle mesela, ilaçla, kök hücre ile tedavi edebilir miyiz? Bunu araştırmak ve bunun için metotlar geliştirmek. Ayrıca yeni nakil yöntemleri ve nakil sırasında ve sonrasında karşılaşılacak problemleri çözmek için neler yapılabileceği ile ilgili çalışmalar yapmak” ifadelerine yer verdi.
Çocuklara en çok nakil yapılan merkez
Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Karaciğer Nakli Hastanesi aynı zamanda gelişmiş bir Pediatrik Karaciğer Nakil Programı’na da sahip. Türkiye’de çocuklara karaciğer naklinin en çok yapıldığı yer olma özelliğini taşıyan merkezde yılda gerçekleştirilen 300 naklin 50’si çocuklara yapılıyor. Dünyada nadir merkezlerde 2,5 aylık bebeğe karaciğer naklinin yapılabildiğini söyleyen Prof. Dr. Sezai Yılmaz “Çocuklara nakil çok özel bir ihtisas gerektiriyor. Bunun için çok iyi bir pediatrik gastroentereloji programının olması lazım. Biz şu anda bunu da geçtik, Pediyatrik Transplantasyon Hepatolojisi diye çok çok özel bir ihtisas programı başlatıyoruz.
Düşünebiliyor musunuz bir anneden çocuğa takmak için karaciğerin bir parçasını alıyoruz. Anneden 250 gram çıkıyor. Çocuğa takacağımız karaciğerin en fazla 70-80 gram olması lazım. Onu aynı marangozlar gibi törpülüyoruz, sadece küçücük bir karaciğer ve damarları kalıyor. Aksi halde çocuğun karnına sığmıyor. Çocuğun küçücük karnı var. Çok zahmetli ve tecrübe gerektiren bir iş” ifadelerine yer verdi.
Karaciğer vücudun motorudur
Karaciğer naklinde, nakil zamanlamasının son derece önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz “Komplikasyon gelişmemiş birine ameliyat alternatifini sunmamak gerekir. Ancak çok iyi takip edilmelidir. Çünkü karaciğer vücudun motoru gibi bir organdır. Karaciğeri bozulmuş bir kişinin böbreği ve kalbi de zamanla bozulur. Eğer geç kalınırsa, işler zorlaşır. Hastaya hem böbrek hem de karaciğer naklini birlikte yapmak gerekebilir. İkili nakilleri de başarıyla yapıyoruz” ifadelerini kaydetti.
Yaşama süresi 2 yıl
Karnında hafif bir su toplaması olan sirozlu hastanın 2 yıllık yaşam ihtimalinin yarı yarıya düştüğünü belirten Prof. Dr. Yılmaz, kansere çeviren sirozda belirli bir evreden sonra ameliyat şansının kalmadığını belirterek “Karaciğer sirozlu hastalarda önemli problem, karaciğere giren ana damarın tıkanması. Bir süre sonra o damarın tıkanması bu ameliyatı bir kat daha zorlaştırıyor” diye açıklıyor.
Çocuklar anne ciğeri ile yaşıyor
Prof. Dr. Sezai Yılmaz, özellikle Doğu’da ailelerin kalabalık olduğunu ve nakil gündeme geldiğinde bütün akrabaların hastaneye akın ettiğini belirterek “Ama organ vermek söz konusu olduğunda hem fedakarlık hem de uyum açısından en çok annelerin çocuklara, çocukların da anne ve babaya verdiğini görüyoruz. Bu kişilerden alamazsak daha sonra ikinci derecedeki akrabalara başvuruyoruz. Akraba dışındaki kişiler için de illerdeki etik kurullar arada herhangi bir ticari ilişki olup olmadığını belirledikten sonra izin veriyor” dedi.
Nakil neden düşük?
Organ nakli sayesinde 1 kişinin 10 kişinin hayatını kurtarabileceğini söyleyen Prof. Dr. Sezai Yılmaz, ülkemizde kadavradan naklinin yetersiz olmasının sebebinin, insanların nakil yapmaması değil, hastanelerde beyin ölümü tespitinin yapılamaması olduğunu söylüyor. Dünyada kadavradan nakil oranlarının milyon nüfus başına 20’nin üzerinde olduğunu, ülkemizde ise Sağlık Bakanlığının son yıllardaki çabalarıyla günümüzde 7-8’lere yükseltilebildiğini ifade eden Prof. Dr. Yılmaz “Ne dinimizde, ne örfümüzde ne de halkımızın yaklaşımında organ nakline herhangi bir direnç yok. Bu konudaki en önemli problem, hastanelerde beyin ölümünün tespit edilememesi. Hekimler ‘bu konu benim alanım değil’ diyerek sorumluluk almak istemiyorlar. Bazılarında ise altyapı yeterli değil. Bizim ülkemizde beyin ölümü tespiti yapılırsa en az 3’te bir oranında halk, yakınlarının organlarını nakiller. Hele bu bilinç oluştuysa ve ailelerinde organ yetmezliği ile ilgili problem yaşamışlarsa bu insanlar daha duyarlı hale geliyorlar” şeklinde konuştu.
Bitkisel ilaçlar karaciğeri bitiriyor
Sağlık Bakanlığının organ bekleyenler listesine göre şu an itibari ile ülkemizde 2018 kişi kronik karaciğer yetmezliği sebebiyle karaciğer bekliyor. Aniden gelişen karaciğer yetmezlikleri bu rakamın içinde yok. Prof. Dr. Sezai Yılmaz, ülkemizdeki karaciğer yetmezliğinin en önemli sebebinin bugün için Hepatit B mikrobu olmasına rağmen yakın gelecekte bunun yerini şişmanlığa bağlı karaciğer yağlanmasının alacağını söylüyor. Yeni doğan aşılama programları sonucunda yakın bir gelecekte Hepatit B’ye bağlı hastalık görülmeyeceğine dikkat çeken Prof. Dr. Yılmaz “Türkiye için asıl tehlike karaciğer yağlanması. İnsanlar karaciğerin sadece alkol sebebiyle yağlandığını sanıyor. Alkol dışı karaciğer yağlanması bu tür vakaların yüzde 95’ini oluşturuyor. Şişmanlık en önemli sebep” dedi. Türkiye için önemli bir problemin de bitkisel ilaç olarak sunulan otların kullanılması olduğunu anlatan Prof. Dr. Yılmaz “Bu konuda yapılan en korkunç hata hastalıklara iyi gelsin diye ot kaynatıp içmek ya da televizyonda kendini profesör olarak tanıtan kişilerin tavsiye ettiği bitkisel olarak tarif edilen ilaçları kullanmak. Bu kişiler karşımıza karaciğeri iflas etmiş şekilde geliyorlar. Tek çare karaciğer nakli oluyor” dedi.
Naklin vericiye zararı yok
Canlıdan organ nakillerinde akıllara takılan en önemli sorulardan birinin de vericinin sağlık durumu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Sezai Yılmaz “Alıcı aldığı karaciğerin reddedilmemesi için ömür boyu bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullanmalıdır. Bu arada enfeksiyonlardan korunmalıdır. Ancak organ veren kişi için herhangi bir problem yoktur. Maske takmak zorunda değildir. Sadece organı verdikten sonra bir süre takip edilmesi gerekir” diye konuştu.