- Haberler
- Özel Haber
- Mesut Parlak: 'Gürkan seçimden önce kadrosunu belirlemeliydi'
Mesut Parlak: 'Gürkan seçimden önce kadrosunu belirlemeliydi'
Artık bir rutin hailine dönüşen ve her seferinde zevkle soru sorduğum çok değerli hemşerimiz Prof. Mesut Parlak ile gündemi değerlendirdik. Mesut Hocamızın Malatya'ya gelişi biraz uzayınca telefonda röportaj teklif ettim. Gündemdeki konuları sordum, ki Malatya'nın gündemi de malumunuz Malatya Büyükşehir Belediyesi. Sayın Gürkan'ın üç aylık performansını da sordum, Büyükşehir Belediyesi'ndeki Meşalecileri de sordum. Sayın Gürkan'ın kadrolaşmasını da sordum, Büyükşehir'deki maaş kesintilerini de. Soru sormayı seven biri olarak söylüyorum, güzel bir söyleşi oldu.
Hadi başlayalım…
MAHİR TEMUR: İlk sorum tüm Türkiye’nin merakla beklediği ve Ekrem İmamoğlu’nun büyük bir farkla kazandığı İstanbul seçimi ile ilgili olsun. Siz bu yenilenen İstanbul seçimini nasıl değerlendirdiniz?
MESUT PARLAK: Sevgili Mahir Kardeşim, öncelikle beni Malatyalı okuyucularla tekrar buluşturduğun için teşekkür ederim. Genel ve yerel seçim arasında çok fark vardır. Genel seçimlerde parti politikası ağır basarken, yerel seçimlerde parti politikası ile beraber gösterilen aday da önem kazanır. Gösterilen adayın kişiliği, o güne kadar ülkede neleri başardığı, illegal işlere bulaşıp bulaşmadığı, seçmen tarafından değerlendirilir. İşin özünü söylemek gerekirse, aday olduğu partiden daha çok, adayın toplum içindeki kişiliği öne çıkar. İmamoğlu sadece CHP adayı olarak gösterilseydi, oyların büyük bir bölümü CHP’ye gönül vermiş insanlardan gelecekti ve de seçilmesine yetmeyecekti. İşte burada aday faktörü öne çıktı. İmamoğlu’nun kişiliği, gençliği, kullandığı dil ve “her şeyi 16 milyon insanla birlikte yapacağız” demesi. Ben demedi hep “biz” dedi, yani hiçbir zaman egosu ile öne çıkmadı. İsraf dedi, halkla kucaklaştı ve bu kucaklaşma yapay değil yürektendi. İmamoğlu, bu özellikleriyle tüm kesimlerden büyük oy alarak kazandı. İyi bir muhalefet yapıp Başkan oldu. Halk, İmamoğlu’nun kendilerinden biri olmasını sevdi ve bu adam bize benziyor diyerek oy verdi.
SORU: Malatya’ya dönmek istiyorum. Selahattin Gürkan da hatırı sayılır bir oyla Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Bundan iki ay önce yaptığımız röportajda siz Selahattin Gürkan için “Bazı guruplara karşı dik durması lazım. Gürkan’ın hiçbir guruba hiçbir partiye ve kişiye borcu yoktur. Bu yüzden Malatya Büyükşehir Belediyesi’ni yansız hiçbir güce boyun eğmeden doğrudan Malatya için yapabilir.” demiştiniz. Seçimden bu yana üç ay geçti. Gürkan dik durabiliyor mu?
MESUT PARLAK: Burada da İstanbul seçimlerindeki düşüncemi tekrarlamak istiyorum. Tabii ki, Malatya’da da AKP’nin oyu yüksekti ama çoğu ilde olduğu gibi ittifak olmasına rağmen parti oyları düşüşe geçmişti. Selahattin Gürkan’ın aldığı oya baktığın zaman Malatya’da her kesimden oy aldığını görüyoruz. Çünkü halk, Sayın Gürkan’ı kucakladı. İçimizden biri, bize benziyor, dedi. Ben de kesinlikle belediye başkanı Sayın Gürkan olmalı, demiştim. Çünkü Malatya için büyük ve son şanstı. Sonucu tahmin etmek de çok güç değildi zaten, AKP’nin tek başına oyları bile, kazanması için yeterliydi. Sevgili Mahir, dünya geneline de dönüp baktığımızda, toplumun önüne çıkan veya siyasi figür olarak öne çıkarılan insanlar, seçilmeden önce bir strateji ortaya koyarlar. Yani o koltuğa oturmadan önce kimlerle çalışacağını belirleme gereği vardır. Selahattin Gürkan kaç dönem Battalgazi Belediye Başkanlığı yaptı, belediyeciliği çok iyi bilen birisi. Hatta Büyükşehir Belediyesi’nin yapısını da çok iyi bilir. Küçük yerlerde genelde ufak tefek de olsa bazı söylentiler, dedikodular olur. Bunu da ya kendisi orada olamadığı için, ya da istemedikleri için yaparlar. Ancak Malatya’da kimle konuşsan hep bu muhabbet! Sokakta kimle konuşursan konuş Meşale yönetiyor, diyorlardı. Düşünebiliyor musun İstanbul’daki hemşeriler arasında bile bu konu konuşuluyor.
SORU: İstanbul’da da hemşeriler bu cemaat işini konuşuyor muydu?
MESUT PARLAK: Tabii tabii… Ateş olmayan yerden duman çıkmaz denir ya, onun gibi. Malatya halkının geçmiş yönetime olan tepkisi yani bir cemaatin belediye ile iç içe olması halkta da kızgınlık yaratıyor. Malatyalılar da “Selahattin Gürkan bu ilişkilere mutlak son verecektir ” diye düşündü. Zaten Selahattin Gürkan da hepimizden iyi biliyordur Büyükşehir Belediyesi’ndeki yapıyı. Mahir kardeşim, seçimden dört ay önce adaylığı belli olmuş ve seçimin üstünden üç ay geçmesine rağmen güvenilir dostlardan öğreniyorum ki, Sayın Gürkan halen kadro kurmakta zorlanıyormuş. Kendi kadrosunu halen kuramamış. Hâlbuki lider, seçimden çok önce yani aday olmaya karar verdiği andan itibaren güvendiği, inandığı ve kendi sistemini ortaya koyacak dava insanlarını belirler ve kadrosunu oluşturur. İşin özü, büyük çoğunluğun beklentisi Sayın Gürkan gelecek ve belediyede ki tüm asalakları temizleyecek.
SORU: Mesut Hocam sizin her hangi bir tarikat veya cemaat ile bir sorununuz var mı?
MESUT PARLAK: Var tabi… Benim tarikatım “LAİK DEMOKRATİK CUMHURİYET”. Ülkede cemaat ve tarikatların olmadığını söyleyecek kimse var mı? Benim, bu oluşumlar sadece kendi işleri ile uğraştıkları sürece hiçbir söyleyeceğim olmaz. Ama kendi işini bırakıp da başka işlerle uğraşırlarsa işim olur, hem de sonuna kadar. Biz siyaseti konuşuyoruz. Herkes kendi işini yapsın kardeşim. Bir belediyeyi tarikat veya cemaat değil, halkın oylarıyla seçilen belediye başkanı yönetir. Herkes işini yapsın. Cemaatin görevi kurumlara atama yapmak veya birilerinin koltuğunu belli etmek rant sağlamak değildir. Belediyedeki inşaat izinlerine tarikat bakmaz. Sayın Selahattin Gürkan da belediyede kendi işine bakar. Özü şu; Herkes kendi işi ile uğraşsın. Belediye, diyanetin şubesi değildir.
SORU: Şu “dik durma” olayını tekrar sormak istiyorum. Selahattin Gürkan halen bu guruplara dik duramıyor mu?
MESUT PARLAK: Duramadı veya geri adım attı gibi bir söylem hoş değil… Halk dedi ki, belediyeden safraları, rantçıları atacaksın. Malatya için yapacaklarının en güzelini yapsın diye seçti. Kimin cemaatçi kimin tarikatçı olduğunu ben bilemem. O benim işim de değil. Bu oraya aday olup seçilenlerin işi. Ama ciddi duyumlar alıyoruz ciddi konuşmalar yapılıyor. Malatya halkının Sayın Gürkan’a bir eleştirisi de seçimden önce Meşale’yi ziyaret etmesi. Bu ziyaret onu sevenlerde hayal kırıklığı yarattı.
SORU: Bu geri adım atmayı partisinden gelmiş bir uyarı gibi de algılayamaz mıyız? Çünkü Sayın Gürkan’ın Ankara’ya çağrıldı söylemleri çok oldu.
MESUT PARLAK: Ben Selahattin Gürkan’ı demokrasiye gönül vermiş bir insan olarak tanıyorum. Sayın Gürkan’ı insan olarak çok sever ve çok da inanırım. Başkanın partisiyle işim olmaz, beni ilgilendiren onun kişiliği ve kentimi ayağa kaldıracağı inancımdır. Ne demiştim, Selahattin Gürkan geldiğinde etik olmayan hiçbir şeyi yapmayacaktır. Sayın Gürkan’a seçimden hemen sonra şunu söyledim; “Siz hiçbir partinin başkanı değilsiniz. Siz Malatya halkının başkanısınız. Buraya gelirken sizin kimseye borcunuz yok, kimsenin sırtına binerek, desteğine güvenerek değil Malatya halkının sizi bağrına basması ile geldiniz, o nedenle eliniz çok güçlü. Adaylık sürecinde partinin bazı milletvekilleri sizi istemedi bunu bende yakından biliyorum”. Kimseye borcu olmayan bir başkandan beklentilerimiz var dedi halk; dik dur, sadece ekibinle yapacaklarına karar ver ne siyasetçiler ne çevren ne de medyayı mutlu etmek için adım atma. İmamoğlu İstanbul’da ilk koltuğa oturur oturmaz ne yaptı? Meclis toplantılarını canlı verdi. İsraf ile ilgili net söylemleri vardı. Sen de çıkarsın bir televizyon programına bazı durumları net açıklarsın. Belediyenin ne borcu var her şeyi açıklarsın. Halk senin yanında. Borç açıklandı ancak içeriğine girilmedi. Halkın yapılanları bilmeye hakkı olduğunu sanıyorum. Mahir kardeşim, Ankara’ya gidiş belediyenin parasızlığıdır. Bazı yapılan işlere müdahale, Türkiye Futbol Federasyon yönetimi gibi oluşturuluyor ise üzülürüm.
SORU: Üç ay Malatya için kayıp mıydı sizce?
MESUT PARLAK: Ne sorduğunu doğrusu anlayamadım. Belediye icraatları için soruyorsan dün bir, bugün iki, beklemek lazım. Bu işler zaman alır, plan program işidir. Sevgili Mahir, hizmet ile ilgili değerlendirmek için üç ay çok kısa bir süredir. Ama üç ayda halen kadro oluşturulamadı ise, işte burada sıkıntı vardır derim ve eleştiririm.
SORU: Siz bu ekip olayının bu kadar geç sürmesini neye bağlıyorsunuz? Gürkan’ın ekibi mi yoktu? Çünkü Gürkan başkanlıklarında genelde ekiplerden kimse öne çıkmaz sadece Gürkan ismi hep ön planda kalırdı. Belki de kimseye inanmıyordur?
MESUT PARLAK: Şimdi ben belediyeciliği Sayın Gürkan’a anlatabilir miyim? Anlatamam çünkü Selahattin Gürkan belediyeciliği biliyor, ciddi bir süreçte görev yaptı. Benim inancım, başkan göreve gelmeden kadroyu kafasında oluşturduğudur. Çünkü Battalgazi döneminden, Büyükşehir Belediyesini yakinen gözlüyor ve biliyor olması lazım. Geçmiş görevlerimden de bilirim bu işler kadrolarla götürülür ve işe başlamadan o kadrolar hazır olmalıdır. Bu kadro işi uzayınca hem çevre hem de siyaset devreye girer. Şunu al bunu al söylemleri ağır basar. Siyasi baskı artar. Yalan-iftira işin içine girer. Kadrona ve ortak akla güveneceksin. Hep ben biliyorum dersen hani derler ya ”yandım Allah keten helva”. Eğer siyasi baskı yerine, kişide ego oluşmuş ise bu bir siyasetçinin sonu demektir. Bunu en güzel örneği İstanbul seçimleridir. Bir yönetici kimseye güvenmiyorsa hiçbir sorunu çözemez ve başarılı olamaz. Bir de önerim; Belediye Başkanı’nın İstanbul’da yaşayan Malatyalılar ile organik bağı koparmamasıdır. Buradan gelecek maddi manevi kaynakları kent için kullanmalı. Malatya’ya destek anlamında bu kaynağı görmek lazım. Mesela Ticaret ve Sanayi Odası eski Başkanı Abdurrahman Yavuz. İstanbul’la ilişkileri çok güçlü tutarak çok güzel işler başarmıştı geçmişte. Malatyalı iş adamları ile ilişkileri çok güçlüydü. En son iyi ilişki örneği de Sayın Şahin Nalbant’ın yaptığı İnönü Üniversitesi konaklama otelidir. Bu ve buna benzer daha neler yapılabilir.
SORU: İki ay önce yaptığımız röportajda seçimden hemen sonra Avrupa Federasyon üyeleri ile birlikte kahvaltı yapmıştınız Gürkan ile. Orada Gürkan’ın şu sözünü söylemiştiniz: “Benim ileriye yönelik bir beklentim yok. Ben sadece 5 yılda Malatya’ya nasıl hizmet ederim ona bakıyorum. Ve belediyeyi şeffaf yöneteceğim” diye Gürkan’ın sözünü aktarmıştınız. Sizce bu üç aylık süreçte Gürkan şeffaf değil mi?
MESUT PARLAK: Bu şekilde bir yorum yapamam. Onu siz gazeteciler değerlendirebilirsiniz. Ama şunu belirteyim ki, Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin borcu ile alakalı yukarıdan siyasi baskı geldiğine dair ben de duyumlar aldım. Arkasında duramayacağın lafı hiçbir şekilde etmeyeceksin. Bu herkes için geçerlidir.
SORU: Belki de bu kargaşanın içinde Selahattin Gürkan tek kalmıştır.
MESUT PARLAK: Lider kaoslarda problemleri çözen insandır. Sayın Gürkan hiçbir zaman yalnız değildir. Sadece Malatya halkı değil İstanbul‘daki hemşerileri ve bizler de arkasındayız. Ekibinle dimdik duracaksın. Ekip güçlü değil davaya inanmıyorsa orada sıkıntı başlar. Ulu Önder Atatürk, Kurtuluş Ateşini yaktığında durum neydi? Bir kadrosu vardı. Kadro lidere ve davaya inanıyordu. O kadroyu hiç bırakmadı ve sonuna kadar inandı. Bir örnek daha vereyim. Sayın Cumhurbaşkanı, gücünü neden kaybetti? İlk yola çıktığı yol arkadaşlarından, şu anda yanında kim var? Kimse yok. Yola çıktıklarına , yolda bulduklarını tercih edersen sonun hüsrandır gardaş. Söylemesi bizden.
SORU: Büyükşehir ile ilgili son olarak şu soruyu sormak istiyorum. Büyükşehir Belediyesi çalışanlarının maaşlarıyla ilgili ya da sosyal haklar ile ilgili bazı kısıtlamalar oldu. Mesela asgari ücret düzeyindeki çalışanların yemek parasını kesmenin doğru olduğunu düşünüyor musunuz?
MESUT PARLAK: Sayın Gürkan gelir gelmez aslında israf ile ilgili çok güzel uygulamalar yaptı. Araçlar ve yakıtlarla ilgili. Bazı gereksiz ihaleleri iptal etti. Mesela bazı ihaleleri iptal etmesi güzel bir gelişmedir. Değerli kardeşim yüksek maaşı hak etmeyenlerin yani o liyakatle orada oturmuyorsa onların maaşlarında düşüş yapılması son derece adildir ama asgari ücret alan personelin iddia edildiği gibi yemek parasını kesmek vicdanları rahatsız eder. Mesela birde bankamatik çalışanları varsa bunların hemen işine son verilmelidir.
SORU: Sayın Gürkan’ın medya ile arasını nasıl buluyorsunuz?
MESUT PARLAK: Ben medya ile arasının nasıl olup olmadığını bilemem. Bildiğim bu soru tek Sayın Selahattin Gürkan için değil tüm yöneticiler için geçerlidir. Yukarıda cemaatler için söylediğimi burada da yinelemek isterim. Herkes kendi işini yapacak. Medya, halkın sesidir ve çok önemli bir görev yapar. Gerçek yönetici medya beni göklere çıkarsın diye iş yapmaz. Her yöneticinin eksiği de vardır, güzel işleri de. Medya bunları iyi değerlendirerek dile getirir, önünü açar. Bugün Türkiye’de ki yandaş medyayı görüyoruz, medya objektif olmalıdır, geçmişte çok eleştirirken sonradan birden sustu ise kafalarda soru işaretleri oluşur.
SORU: Yeşilyurt Kiraz Festivali ile ilgili sormak istiyorum. Bir Yeşilyurtlu olarak size Yeşilyurt Belediyesi tarafından bir davetiye geldi mi?
MESUT PARLAK: Yok, hayır gelmedi bir davet. Etraftan duyuyoruz. Eskiden haberimiz olurdu. Dediğim gibi belediyelerin İstanbul’da yaşayan Malatyalılar ile organik bağı kopmamalı. Ayrıca bizim bu festivallerin tarihi çok yanlış. Kirazın çiçek açtığı zaman yapacaksın. İnsanlar tarlada çalışıyor veya çoğu insanın tatil programını yaptığı bir zaman. Ben böyle düşünüyorum.
SORU: Kayısı Festivali’ne gelmeyi düşünüyor musunuz?
MESUT PARLAK: Temmuz’da Kayısı Festivali’ne yerelden halkı gündüz getirmek çok zor. Kimi getireceksiniz. Çiftçisi çalışıyor, Malatya dışında yaşayanların çoğu da tatilde. Gelip de ne yapacağız? Çıkıyor Vali konuşuyor, üç tane belediye başkanı konuşuyor, birkaç yetkili konuşuyor. Kayısının problemini mi çözdün? Yok. Kayısının iklimsel problemini mi çözdün? Yok. Kayısının etrafını belle, gübresini at, çiçek açtığında da ya Rabbim kayısıya don vurmasın diye dua et. Bize sadece dua ettiriyorlar. Var mı bilimsel bir gelişme? Yok!
SORU: Mesut Hocam tekrar röportajımızı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Söyleşimiz bitti. Varsa son sözlerinizi alabilirim.
MESUT PARLAK: Herkese selam gönderiyor ve bu güzel hemşerilerime kentinize sahip çıkın bu kenti kimseye ezdirmeyin. Her şeyin çok güzel olması için umutluyum.
Son Söz: Türkiye’de “HERŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK”
RÖPORTAJ: Mahir Temur
kitabın ortasından konuşmuşsun hocam
Hocam ağzınıza sağlık...