Malatya FETÖ ana davasının bir numaralı sanığı Adem Huduti savunma yapıyor
Malatya'daki darbe girişimi ana davasında bir numaralı sanık olarak yargılanan dönemin eski 2. Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti, karar öncesi esas hakkındaki son savunmasında kendisinin darbeci olduğu iddialarını kabul etmeyerek, o gün sadece darbe karşıtı emirler verdiğini savundu.
Malatya’daki darbe girişimi ana davasında bir numaralı sanık olarak yargılanan dönemin eski 2. Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti, karar öncesi esas hakkındaki son savunmasında kendisinin darbeci olduğu iddialarını kabul etmeyerek, o gün sadece darbe karşıtı emirler verdiğini savundu.
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin görülen 24’ü tutuklu 76 sanıklı davada sanıkların esas hakkındaki savunmaları sürüyor. Bugünkü celsede, ülkede yaşanan kalkışmanın en rütbeli sanığı olarak bilinen dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti, son savunmasını detaylı bir şekilde yaptı. Tutuklu bulunduğu Düzce Cezaevinden SEGBİS yöntemi ile duruşmaya katılan Huduti, 15 Temmuz’da darbe girişiminden saat 22.47’de oğlunun telefonla kendisini aramasıyla haberdar olduğunu söyledi. Televizyondan da gelişmeleri takip ettikten sonra dönemin 2. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in evini aradığını söyleyen Huduti, “Güler Paşa’nın eşi bana Yaşar Paşa’ya ulaşamadığını ve Ankara’da uçakların alçak uçuş yaptığını heyecanlı bir şekilde anlattı. Daha sonra Ordu Hareket Merkezini gelişmeleri öğrenmek için aradım. Bana benim bildiğim konuların dışında başka bir gelişme olmadığını aktardılar” dedi.
Genelkurmay Hareket Merkezini aradığı saatte sıkı yönetim emirleri geldiği halde kendisine bu konuda hiçbir bilgi verilmediğini ileri süren Huduti, “Buna rağmen olayların vahametini göz önünde bulundurarak 2. Ordu Hareket Merkezi’ne gitme kararı verdim, aracın hazır edilmesi emrini verdim. Elbiselerimi giyinirken konutun kapısı çaldı. Kapıya çıktığımda Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili, Tuğgeneral Zeki Karataş ve Albay Bahadır Erdemli karşımdaydı. Konutuma gelen diğer kişileri görmedim. Bana gelen mesajları Bahadır Erdemli uzattı. İki dosya halinde sıkıyönetim listesi ve atama emri vardı. Altındaki imzalara baktım bir tuğgeneral ile bir albayın imzasının olduklarını gördüm. Mesaj emrine kabaca göz attım ve biran önce karargaha gitmek istedim. Emirleri incelediğinde söylediğim ilk şey, bu emrin altındaki imzaların kanunsuz olduğu ve uygun olmayacağını söyledim. Aracıma bindim ve bu esnada Emir Subayım Sedat Kaya’ya sıralı amirleri ve ast birliklerin komutanlarına ulaşmasını emrettim. Oda kimseye ulaşamadığını söyledi” şeklinde konuştu.
Kendisine bağlı ast birliklere sözde sıkı yönetim emirlerine uyulmamasını ve hiyerarşi düzeni içerisinde kalmalarını emrettiğini ifade eden Huduti, makam odasına girdiği esnada dönemin Kurmay Başkanı Avni Angun ile telefonla görüştüğünü ve Angun’un kendisine silah çeken bir binbaşının olduğunu ve konutundan çıkamadığını söylediğini ifade etti. Bu gelişme sonrası Malatya’da da kalkışmaya dahil unsurların olduğunu anladığını belirten Huduti, sonrasında ise Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili’ye emir vererek Avni Angun’un konutundan karargaha getirilmesini söylediğini belirtti. Makam odasındayken Tuğgeneraller Sevgili ve Karataş’a Malatya’da kimlerin darbe kalkışmasına teşebbüs ettiğini sorduğunu ancak bir cevap alamadığını ileri süren Huduti, Yurtta Sulh Konseyi’nin emrinin kanunsuz olduğunu ve 2. Ordu birliklerinin buna uymayacağını ilettiğini savundu.
Dönemin Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı olan 2. Ordu Komutanı Korgeneral İsmail Metin Temel’i aradığını ve darbe karşıtı emirler verdiğini iddia eden Huduti, daha sonra Temel’in kendisini geri aradığını söyleyerek, Çakısöğüt Komando Tugayı’na ulaşamadığını bildirdiğini söyledi. Sonrasında sınır komutanını aradığını ve bilgi almaya çalıştığını ifade eden Huduti, “O da tugay komutanına ulaşamadığını ve birliğin çıkmış olabileceğini söyledi. Bende derhal birliklerin kışlaya dönmesini ve çıkanlar hakkında yasal süreç başlatılacağını söyledim. Ardından Zeki Karataş ve Mustafa Serdar Sevgili makamdan çıktılar. Bende kimin bu işin içinde olduğunu sordum, cevap vermediler” ifadelerini kullandı.
İlerleyen zamanda Albay Bahadır Erdemli’nin makamına geldiğini belirten Huduti, “Bahadır Erdemli bana ‘Komutanın biz bu işlere başladık, başımıza geçerseniz mutlu oluruz’ dedi. Bende kendisini reddettim. ‘Ordu komutanı olarak zaten başınızdayım’ dedim. Kimlerden emir aldıklarını sordum ama vazgeçmeyeceklerini ve bu kalkışmaya devam edeceklerini söyledi, ben de bunun doğru olmadığını ve emir komuta içine girmeleri gerektiğini sordum. Kararlıydı, ben de onun direncini kırmaya çalıştım. Bahadır Erdemli’nin darbecilerle hareket ettiğini ‘başımıza geç’ dediğinde anladım” iddiasında bulundu.
Kurmay Başkanı olan Avni Angun’un ismini sözde sıkı yönetim listesinde gördüğünü belirten Huduti, “Kendisinin bu işin içinde olmadığını düşüyorum. Daha sonra Angun’a başından geçenleri sordum. Avni Angun başından geçenleri anlatmaya devam etti. Sözde sıkı yönetim emri geldiğini, kanunsuz olduğunu, uymayacağımı söyledim. Kendisinin sıkı yönetim komutanı olarak yazıldığını söyledim, o da bunun kanunsuz olduğunu ve emirlere uymayacağını söyledi” dedi.
Huduti, savunmasını şöyle sürdürdü:
“Sonra Metin Temel’i aradım. Kendisine öncellkle konvoyun geri gönderilmesi, dışarıda askeri personel kalmamasını emrettim. Konvoyun dönmeyi reddetmesi durumunda ise tank taburunun uygun bir yerde vurmasını emrettim. Emir Subayım Sedat Kaya makama geldi ve valinin aradığını söyledi. Bende kendisine geri döndüm. Valinin araması size daha önce belirttiğim 00.25’te bizim cevapsız aramamamız üzerine oldu. Bu bir geri dönüşü. Ben vali ile görüşürken Angun da makamdan çıkmış, kışladaki durumu normalleştirmek üzere emirler vermiştir.”
Anlattığı sürecin bir saat 50 dakikalık süreç olduğunu söyleyen Huduti, “Bu süreçte uyandıktan 10 dakika sonra darbe emri ile karşılaşmış ve sonrasında ast birliklerini uyarmaya çalışan ve karargaha giden bir komutanım. Malatya’da darbeye kalkışan unsurların olduğunu anladıktan sonra kışlanın kontrolü filen darbecilerin elindeydi. Bir komando tugayında 2 taburun kışlayı terk etmesi en büyük tehditti. Darbeciler bana darbeyi bildirerek bana başa geçmemi istediler, reddedince Ankara’ya göndermeye çalıştılar. Darbecilerin başarılı olamadığı 1 saat 50 dakikalık süreçte siz nasıl şüphe dersiniz. Yaklaşık 30 dakika darbe karşıtı kişiler ile görüştüm, bu HTS kayıtlarında mevcuttur. Bu süreçte verdiğim emirler bellidir” diye konuştu.
Dönemin Malatya Valisi olan Mustafa Toprak ile Emniyet Müdürü, Cumhuriyet Savcısı ve İl Jandarma Komutan Vekilinin kendisi hakkındaki iddialarının gerçeği yansıtmadığını öne süren Huduti, “Görevini yaparken Yüzbaşı Kemal Keskin’in ilk ifadesinde geçen ’Adem Paşa ile Avni Paşa’nın bizimle birlikte hareket ettiğini düşünüyoruz’ cümlesini çıkarıp, ’Avni Paşa ve Adem Paşa bizimle birlikte hareket ediyor’ diye iddianameye konulmuştur. 26. celsede savcının esas hakkındaki mütalaasında ortaya çıkmıştır. Bu tek kelime için üzerinden bir yıl geçmesine rağmen üzerinde inceleme yapılmamıştır. Sehven değil kasten görevi ihmaldir. Düzce’de 4 infaz koruma hiçbirisi bu konuşmayı duyduk dememiştir. Her şeyi net gören kamera sistemi bir tek benim ve birlikte götürüldüğümüz iki generalin konuşma ve hareketlerini mi gördü?" iddiasına yer verdi.
Kendisi hakkında ifade veren bürokratların tek kalemden çıkan ifadelerle kendisini suçladıklarını ileri süren Huduti, “İsmail Metin Temel, o an itibari ile ana ast birlik komutanıdır. Darbe teşebbüsünü öğrendiğinde ilk arayacağı kişi ben olmama rağmen eşini ve diğer üstlerini aramıştır. İlk sicil amiri olmama rağmen beni bilgilendirmemiştir. Benim diğer ana üst birliklerine darbe karşıtı emir vermişken sadece Metin Temel’e başka emir vermeyeceğim aşikardır. Temel, kulağını ters el ile göstermektedir. Korgeneral Metin Temel’in ana ast birliklerinin ordu komutanından emir almadığını söylemesi doğru değildir. Kendisi 1,5 yıldır Malatya’da olmasına rağmen Malatya’da mahkeme huzurunda dinlenmemiştir. İşlerinin yoğunluğunu bahane etmiştir maalesef soru sormamamız için kaçırılmıştır” şeklinde konuştu.
Sorumluluğundaki 17 il arasında sadece Malatya’da münferit bazı hadiselerin yaşandığını dile getiren Huduti, dönemin valisi Mustafa Toprak’ı da kendisini vatan haini ilan etmesinden dolayı kınadığını söyledi. Valinin kendisi hakkında ‘Telefonlarıma çıkmadı’ iddiasının da doğru olmadığını savunan Huduti, “Görevim olmamasına rağmen onu bilgilendirmek için devlet terbiyem nedeniyle aradım. Vali ile HTS kayıtlarından 38 kez karşılıklı birbirimizi aramışız. Ben kendisini aradığımda vali 17 kez aramama cevap verememiştir. 19 görüşmenin 12’si benim, 7’si valinin aramasıyla olmuştur. Valinin sadece 2 aramasına cevap vermediğim ortadadır. Gece yazdığım darbe karşıtı olduğum mesajını alıp göndermiştir. Kışla kapısına geldiğini bile bize söylememiştir. Bu durum daha sonra ortaya çıkmış, valinin samimi davranmadığını göstermiştir. Bu gelişin arkasında gizli bir plan olup olmadığı ise meçhuldür” diye konuştu.
Darbe girişimi esnasında ‘çatışma olmayacak, ilk mermiyi biz atmayacağız, darbecilerin ikna edilerek adalete teslim edileceğiz’ diyerek emir verdiğini söyleyen Huduti, şunları söyledi:
“Kararım baştan itibaren silahlı çatışmaya önlemek adınadır. Kışla içerisinde çatışma çıkmasını engelledim. Suçlu olarak gördüğüm kişileri adalete teslim ettim. Bu suç olabilir mi? Müdahale etseydiler en az 40-50 ölü olacaktı. Bir kısmı Mehmetçik, bir kısmı güvenlik güçleri, bir kısmı ise masum sivil vatandaşlar olacaktı. Malatya’da bir darbeci öldürüldü. Az sayıda Mehmetçiğimiz yaralandı ve olay sonuçlandı. Mehmetçikler suçsuzdur. Onlara emir verenler bellidir. Mehmetçikler verilen emri yapar, komutanlarını sorgulamaz, sorgulayamaz. Benim en büyük mutluluğum sorumlu olduğum 17 ilde hiçbir şehit verilmemesidir. Kararlarımın ve uygulamaların doğru olduğunu ortaya koymaktadır”
Mahkemenin verdiği öğle arasının ardından Huduti’nin savunmasının öğleden sonra devam edeceği öğrenildi.