Bu yazım insanlığın itiraf belgesidir

Yıl 1998...  Demokrasinin kalbi Hollanda'dan yeni gelmişim. Malatya'da 'İslami yayın yapan' yerel bir TV kanalında muhabirim...

Yıl 1998... 

Demokrasinin kalbi Hollanda’dan yeni gelmişim. Malatya’da “İslami yayın yapan” yerel bir TV kanalında muhabirim. Avrupa özgürlüğü, insan hakları gibi konularda duyarlı birisi olarak, zıpkın, ele avuca sığmayan, gözü kara muhabirliğimi bilen TV sahiplerinden birisi olan ve bir kamu kurumu üst düzey yönetici Z.. Çalışan üç arkadaşı çağırdı. Beni, Ö.Ö ve A.C ( hepsi hayatta) şunları söyledi:

“Sizi İstanbul’a gönderiyoruz. Malatyalı bir profesör var. Adı Mesut Parlak. Bu kişi din düşmanı. Rektörlük yapmış, şimdi dekan aynı zamanda Turgut Özal’ın kurduğu MEV (Malatya Eğitim Vakfı) başkanı. Bu kişi Malatyalı hayırsever iş adamlarının verdiği bursları başörtülü kızlara vermiyor. Başörtüsü düşmanı. Necdet Akboğa bunun hakkından gelir. Kameraya çekin günlerce TV den yayınlayacağız.”

Altımıza araba , cebimize para, cenke gider edası ile yola çıktık. İstanbul’a ulaştık. İlk işimiz Prof. Dr. Mesut Parlak hocayı adım adım kameraya kaydetmek, konuşturmak, sormak, köşeye sıkıştırıp perişan etmekti. Dekan olduğu İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bulduk. Bina girişinde kameramızı açık tutup, ne varsa gizli çekim yapacağız, ne konuşursa ful çekecektik. Kapıya vardık sekreter oturuyor. Onlarca hasta sırada. Herkes şifa bulmak için Mesut Hocanın odasına girmeyi bekliyor.

Sekretere Malatya basını olarak geliyoruz, hoca ile görüşeceğiz, dedik. Malatya sözünü duyunca hiçbir soru sormadan buyurun girin odasına dedi. Hoca talimat vermiş kim gelirse Malatyalıyım derse hiç bir soru sormadan içeri al. Tamam dedik. Şimdi din düşmanı adamı suçüstü yakalarız. Ben kamera açık olarak elimde, üç arkadaş, adeta odayı basarcasına daldık...

Oda boş. Prof. Mesut Parlak lavaboda abdest alıyor. Sakin bir şekilde abdestini bitirdi. Ellerini kuruladı “Hemşerilerim Malatya’dan gelmiş” dedi. Sıkı sıkı sarıldı. Biz şaşkınız. Dilimiz tutuldu. Yanlış yere mi geldik. Din düşmanını basacaktık. Hoca “Çocuklar ben Cuma namazına gidecem. Siz gelecekseniz, lavabo burada abdest alın beraber gidelim. Yok biz gelmiyoruz deseniz, odam sizin çay kahve için, dinlenin, ben yarım saat sonra geleceğim. Ondan sonra her şeyi konuşuruz. “

Aman Allah’ım. (İslami yayın yapan) TV den geliyoruz. Cumayı, camiyi unutmuşuz. Din düşmanı dediğimiz kişiyi abdest alırken yakaladık, yetmez gibi bizi Cuma namazına davet ediyor. Üç arkadaş şoktayız. Abdest aldık. Hastane karşısındaki tarihi camiye gittik. Cumayı kıldık. Hocanın odasına döndük…

Porf. Dr. Mesut Parlak, bize hiç bir şey sormadan sekreteri çağırdı. “Kızım benim canım topraklarım gelmiş. En güzel yerden dört kişilik yemek söyle. Bize yakın Malatyalılara ait olan Ilıca otelden hemen yer ayır. Kaç gün kalırsa hemşehrilerim hepsini benim hesabıma yazdır. Bunlar benim misafirim.”

Hayda!.. 

Biz neye geldik neler görüyoruz. Bu işte bi yanlışlık var. Tüm bu yaşananları da saniye saniye kaydediyoruz...

Dışarı çıktım. Bi fırsat bulup Malatya’yı bizi gönderen Z...’yi aradım. Abi Mesut Parlak abdest alıp namaza götürdü bizi. Habersiz odasını bastık. Bize ilgi alaka, yemek otel sorgusuz sualsiz sunuyor. Biz ne yapacağız. 

Z... ”Konuşturun, dine imana girin. Bi açığını yakalayın. Boş gelmeyin.”

Evet... İki saat hocanın odasındayız. Kamera açık. Hastalar geliyor. Onlara baba gibi davranıyor. Bizimle konuşuyor. Ne sorsak cevap veriyor. O kadar insanca, o kadar merhametli, o kadar Malatya sevdası ile konuşuyor ki darmadağın olduk.

Uzun uzun sorduk, yemekler yedik, ikramlar gördük. İnsanlık dersi aldık. Peki bize tarif edilen kişi buysa, biz kimiz…

Hocam bize otel ayarlamayın. Kalacak yerimiz var. İşimiz çok. Çok gidecek yerimiz var, dedik. Müsaade istedik.

Prof. Dr. Mesut Parlak “Bakın çocuklar kaç gün kalırsanız kalın burası sizin. Parasız kalmayın. Telefonum 24 saat açık. Sizin için elimden ne gelirse yaparım.”

Kafamız allak bullak olmuştu. Tekrar Malatya’yı aradık. Olup biteni anlattık. Dünyanın fırçasını yedik.

”Beceriksizler. Şimdi Tarlabaşı caddesine gidin. MEV binasına girin. Burs verilen öğrencilerin listesi, fotoğrafları, okudukları üniversitenin yer aldığı kütük gibi defter var. Bayan öğrencilerin olduğu defteri tek tek çekin. Başörtülü tek öğrenci yok. Onu kayda alın”

Doğru Malatya Eğitim Vakfına gittik. Malatya... TV den geliyoruz. Burs defterini çekmemiz lazım. Hiç itiraz gelmedi. Görevli bayan buyurun dedi. Tam 10 sayfayı tek tek inceleyip kameraya çektik. 10 sayfanın 8 tanesi başörtülü çıkmaz mı?

Deliye döndük. Malatya bizi sıkıştırıyor. Açık bulun. Açık yok. İki gün daha İstanbul’a takıldık ve döndük...

Dostlar. Bağnazlık, cahillik, yobazlık, gözü körlük, dini kullanma, insanı yok sayma adına ne derseniz deyin. 

Yıllar sonra öğrendik ki Parlak ailesi ile ilgili imar problemi olan üst düzey siyasetçi, yöneticiler din kılıfı ile Türkiye’nin en büyük üniversitesine rektör olmuş, hayatı şifa dağıtmak olan, bilim ve tıp insanına bizim tetikçiliğimizde alçakça saldırı düzenlemişler.
Ümmi( okuryazar olmayan) bir annenin evladı, Çırmıhtıdan Malatya’ya kış, kıyamet, çamur demeden 1960’ların şartlarında okumuş, ömrünü bilime vermiş, memleket sevdalısı Profesör olmuş insanlık örneği bir insana neler yapmak isteniyor. 

Yıllarca Yeşilyurt kiraz festivalinde sunuculuk yaptım. Mesut Parlaklar, Kenan Işıklar, Zeki Akıncılar, Şahin Nalbantlar ile iç içe oldum. Her yıl mutlaka festival bahanesi ile gelip yaptırdıkları okulların, camilerin, çeşmelerin, köprülerin ya temellerini attılar, ya da kurdelelerini kestiler. Hepsini kazançlarıyla yaptılar.

Dinsiz, laik diye anlatılan Prof.Dr. Mesut Parlak adına, eşi, annesi, babası adına kendi kazancı ile yaptırdığı okullarda binlerce vatan evladı eğitim görüyor.

Aynı şeye devam ediyorsunuz. Ben gencecik birisi olarak bunun ezikliğini haykırdım. 

Hocam ile helalleştim. Yeşilyurt belgeseli izleyip ağladık. Peki, her gün kul hakkına giren, iman bekçileri siz kiminle helalleştiniz.

Ey bağnaz, üretmeyen, insanların haysiyeti ile oynayıp haysiyet cellatlığı yapan, kendini dinin Allah’ın banisi görenler soruyorum..

Sahi kim daha insan?...

Necdet Akboğa

Yorumlar 3
Gelde gülme 04 Ocak 2021 15:56

Öğretmenlikten dönme bir dönem başkan yardımcılığı bir dönem daire başkanlığı için öpmediği el kalmamış, daire başkanlığında her başkana müstear simlerle yağlama yazmış, her gelene geçmişi suçlamış, oğluna yalvar yakar sözleşme verdirmiş şimdiki başkana takla ile meşgul malum zavallı. İsmi lazım değil

Elfida 03 Ocak 2021 15:50

Nejdet Bey sizi İstanbula gönderen sünepeyi 30 yıldır tanırım. Ben de isim.vermeyeceğim ama herkes tanıyacak. 60 yaşını gecti halâ tetikçilik peşinde. Halâ itibar suikastçılığı peşinde. Halâ gelenin köpekliğini yapmak için gideni tukaka eden bir alçak. Halâ müstear isimlerle bir zamanlar yalakalık yaptığı, önlerinde el pençe divan durduğu insanları itibarsızlaştırmanın derdinde. Bir defa olsun erkekçe, yiğitçe, mertçe çıkıp bir kavga vermedi. Hiç bir zaman Musalara HARUN olmadı. Her zaman ÇİLESİZ bir şekilde dalkavukluk yaparak köşe dönmenin ucuz hesaplarını yaptı. Ne İsaya yar oldu ne Musa'ya. Zillet içerisinde, zelil bir şekilde tepinip durarak bir hayatı geçirdi. Allah bu tür işi gücü, güç sahiplerinin köpekliğini yapmak olan, tek derdi bir koltuk kapmaca olan, hedefine varmak için yapmayacağı bir iş, ihanet etmeyeceği, iftira atmayacağı hiç bir kimse olmayan zavallı, pejmurde alçaklara gün yüzü göstermesin. Arapgir Kozluk çayı bile onun pisliğini temizlemez.

Apo 03 Ocak 2021 13:29

Abi eline yüreğine sağlık

Bakmadan Geçme