Adıyaman Barosuna tepkiler artıyor
Adıyaman Barosunun 'Barış Pınarı Harekatı'nın durdurulması ile ilgili bildirisine Adıyaman Barosu avukatlarından tepkiler gelmeye devam ediyor.
Adıyaman Barosunun 'Barış Pınarı Harekatı'nın durdurulması ile ilgili bildirisine Adıyaman Barosu avukatlarından tepkiler gelmeye devam ediyor.
Diyarbakır Barosu öncülünde Adıyaman Barosunun da içinde bulunduğu 9 baro ortak açıklama yaparak Barış Pınarı Harekatı'nın durdurulmasını istemişti.
Adıyaman Barosu Avukatlarından Recep Kılıç, Adıyaman Barosuna tepki göstererek, baro açıklamasını kabul etmediğini vurguladı.
Türk milletinin soytarılarla soysuzların tahakkümü altına asla ve asla bir kısım PKK-PYD-SDG ve bunların uzantıları olan STK'lar aracılığı ile alınamayacak kadar değerli olduğunu söyleyen Avukat Recep Kılıç, 'Huzurumuz bıçak sırtındadır. Milli bekamız kritik ve kırılgan bir kulvardadır. Türkiye'nin toprak bütünlüğü sorgulanmakta, milli ve üniter devlet yapısı ihanet kampanyası bazı STK, siyasi partiler eliyle sarsılmaktadır. Türk milletinin kardeşliği yargılanmakta, varlığı operasyon geçirmektedir. Dünümüze sövülmekte, bugünümüze sataşılmakta ve saldırılmaktadır. Bağımsız ve milli olabilmemiz için tek şart, bu topraklarda yaşayan adı sanı kimliği ne olursa olsun herkesle yabancı tahakkümüne karşı koymaktır. Birlik ve beraberlik içinde kalarak, dargınlık ve soğuklukları teker teker telafi ederek herkesi kucaklamak başlıca isteğimiz amacımız olması, devletimizin attığı her adımın yanında destekçisi olmak zorundayız. Devlet olmazsa ne vatan olur, ne millet kalır. Devleti katil olmakla suçlarsanız, vatanı hedef alır, milleti yok edersiniz. Onun için devlet, ebed müddettir. Devlet, her şeyin başıdır. Saldırı da bu yüzden doğrudan devlete yapılmaktadır. Gezi olayları adı altında yapılan girişimler, Kaz Dağlarında ağaçların kesilmesi hadisesinden kaynaklanan olaylara baktığımızda, sosyal bilinç adı altında hak hukuk adalet arayanlar, ne acı ki, Kübra öğretmenin katledilişine, Yasin Börü'nün ölümüne, terör örgütleri tarafından sınırlarımız içine atılan havan topu mermileri ile 9 aylık bebeklerimizi katlederken sesini çıkarmamış, sessiz kalmışlardır. Karşımızda bir çapulcu sürüsü, bir terör örgütü var. Dolayısı ile bu, uluslararası hukuka uygun, bölgenin ve özellikle Türkiye'nin istikrarını ve güvenliğini sağlamak için yapılan, terörü yok etme operasyonudur. Binlerce yıllık devlet geleneğimiz, nefsine yenik düşmüş, hırslarına teslim olmuş STK'lar ve bir kısım baro başkanlarının, yönetim kurulu üyelerinin dahi haber olmadan kendi şahsi düşüncelerini, temsil ettikleri kurumun ortak düşüncesiymiş gibi değerlendirme yaparak, Türkiye Cumhuriyetini, Atina Barosu açıklaması gibi, 'Siyasi iktidarı savaşa son vermeye çağırıyoruz' demek densizlikten öte ihanettir. Hepimiz Mehmet oluruz, hepimiz kahraman oluruz, sevdamız Türkiye, sevincimiz Türk milletidir' diye konuştu.
Diyarbakır Barosu öncülünde Adıyaman Barosunun da içinde bulunduğu 9 baro ortak açıklama yaparak Barış Pınarı Harekatı'nın durdurulmasını istemişti.
Adıyaman Barosu Avukatlarından Recep Kılıç, Adıyaman Barosuna tepki göstererek, baro açıklamasını kabul etmediğini vurguladı.
Türk milletinin soytarılarla soysuzların tahakkümü altına asla ve asla bir kısım PKK-PYD-SDG ve bunların uzantıları olan STK'lar aracılığı ile alınamayacak kadar değerli olduğunu söyleyen Avukat Recep Kılıç, 'Huzurumuz bıçak sırtındadır. Milli bekamız kritik ve kırılgan bir kulvardadır. Türkiye'nin toprak bütünlüğü sorgulanmakta, milli ve üniter devlet yapısı ihanet kampanyası bazı STK, siyasi partiler eliyle sarsılmaktadır. Türk milletinin kardeşliği yargılanmakta, varlığı operasyon geçirmektedir. Dünümüze sövülmekte, bugünümüze sataşılmakta ve saldırılmaktadır. Bağımsız ve milli olabilmemiz için tek şart, bu topraklarda yaşayan adı sanı kimliği ne olursa olsun herkesle yabancı tahakkümüne karşı koymaktır. Birlik ve beraberlik içinde kalarak, dargınlık ve soğuklukları teker teker telafi ederek herkesi kucaklamak başlıca isteğimiz amacımız olması, devletimizin attığı her adımın yanında destekçisi olmak zorundayız. Devlet olmazsa ne vatan olur, ne millet kalır. Devleti katil olmakla suçlarsanız, vatanı hedef alır, milleti yok edersiniz. Onun için devlet, ebed müddettir. Devlet, her şeyin başıdır. Saldırı da bu yüzden doğrudan devlete yapılmaktadır. Gezi olayları adı altında yapılan girişimler, Kaz Dağlarında ağaçların kesilmesi hadisesinden kaynaklanan olaylara baktığımızda, sosyal bilinç adı altında hak hukuk adalet arayanlar, ne acı ki, Kübra öğretmenin katledilişine, Yasin Börü'nün ölümüne, terör örgütleri tarafından sınırlarımız içine atılan havan topu mermileri ile 9 aylık bebeklerimizi katlederken sesini çıkarmamış, sessiz kalmışlardır. Karşımızda bir çapulcu sürüsü, bir terör örgütü var. Dolayısı ile bu, uluslararası hukuka uygun, bölgenin ve özellikle Türkiye'nin istikrarını ve güvenliğini sağlamak için yapılan, terörü yok etme operasyonudur. Binlerce yıllık devlet geleneğimiz, nefsine yenik düşmüş, hırslarına teslim olmuş STK'lar ve bir kısım baro başkanlarının, yönetim kurulu üyelerinin dahi haber olmadan kendi şahsi düşüncelerini, temsil ettikleri kurumun ortak düşüncesiymiş gibi değerlendirme yaparak, Türkiye Cumhuriyetini, Atina Barosu açıklaması gibi, 'Siyasi iktidarı savaşa son vermeye çağırıyoruz' demek densizlikten öte ihanettir. Hepimiz Mehmet oluruz, hepimiz kahraman oluruz, sevdamız Türkiye, sevincimiz Türk milletidir' diye konuştu.