Psk.Dnşm.Şeyda Şahin

Takıntılarınızla yaşamak zorunda değilsiniz

Psk.Dnşm.Şeyda Şahin

Obsesif misin? Yani Takıntılı mısın?

Olayları kafamıza takma şeklimiz, aslında ‘sorunlar karşısında ne kadar stres yaşayacağımızı’ belirliyor diyebiliriz.

Obsesyonun açıklamasını zihnimize gelen zorlayıcı ve rahatsız edici düşünceler olarak söyleyebiliriz. Bu konuda herhangi bir rahatsızlığı olmayan insanlar, öteki bireyleri anlamayabilirler.
    

Hepimiz biraz takıntılıyız aslında. Kompulsiyon ise takıntılarımız sonucunda ortaya çıkan hareketlerdir. Hastalık havalı ismiyle “obsesif kompülsif bozukluk (OKB)”dir. 

Türkçesi takıntı-zorlantı bozukluğudur. Takıntı (obsesyon) kişiyi tedirgin eden, irade dışı gelisen ve engellenemeyen, yinelenen düşüncelerdir. Zorlantı (kompulsiyon) ise bu saplantılı düşünceleri yok etmek adına girişilen irade dışı hareketlerdir.

Örneğin kişinin, dokunduğu her şeyin kirli olduğunu devamlı ve engellenemez bir şekilde düşünmesi saplantı, dokunduğu her şeyden elinin kirlenmesi sonucu devamlı ellerini yıkaması zorlantıdır.

    *Ya hasta olursam,
    *Her şey belirli bir düzende mi?
    *Ocağı kapattım mı?
    *Ütünün fişini çektim mi?
    *Ya aklımı kaybedersem,
    *Elim temiz oldu mu?, Bir daha mı yıkasam?

    
    Bir örnek olarak yeni yaşadığım bir diyalog:
  

 -Terapist: Yıkamazsanız ne olur?
  

 -Danışan: Çok kötü olurum, tiksinirim.
    

-Terapist: Tiksinin ne olacak.Yıkamayın ellerinizi…
    

-Danışan: Aaa olmaz. Eğer o tiksintinin içinde kalırsam aklımı kaybederim…

    

Aklını kaybetmek, sağlığını kaybetmek, yakınlarını kaybetmek, parasını kaybetmek, eşini kaybetmek vb. gibi daha birçok düşünce alır başını gider. 
    

Aslında kişilerin, hayatta karşılaşabilecekleri güçlüklerden korkması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. “Her şey düzenli olursa, başıma kötü bir şey gelmez” düşüncesi hakimdir. “Temiz olursam hastalanmam, eşyalarım düzenli durursa ,bir problem çıkmaz” v.s.
    

Bu kişilerde ekonomiye ve sistemliliğe ilişkin aşırı duyarlılık görülür. Savurganlığa ilişkin kaygılar cimriliğe varır. Biriktirme arzusu çok yoğundur.
    
     

OKB yaşam kalitesini düşüren rahatsızlıktır, insan gereksiz ayrıntılara takıldığı için mutlu olamaz, çevresindekileri de bu takıntılarıyla bunaltır. Dinsel, simetri, biriktirme, hastalık korkusu, cinsel kaygılar (utanma, suçluluk, günahkarlık gibi duygular yoğun olarak yaşanır); bilme ve hatırlama ihtiyacı, belirli şeyleri söyleme korkusu, doğru şeyleri söylememe korkusu, bir şeyleri kaybetme korkusu, uğurlu ve uğursuz sayılar, özel anlamı olan renkler vb. sık rastlanan kaygılardır. 

Bazen kişi bu takıntılarının yanlış olduğunun farkındadır, fakat bu dürtülerini engelleyemez. Bu takıntılarının sonucu olarak defalarca ellerini yıkar, kapı ve pencerelerin açık olup olmadığını tekrar tekrar kontrol eder. Takıntılarından dolayı hafızaları genelde  iyidir, olayları unutmazlar.

Bazen de şahıslar bazen kendisi de acaba "saçma mı düşünüyorum" diye kendini durdursa da genelde hasta olduğunu kabul etmez.

Peki mükemmeliyetçilik nasıl oluşur. Hayatta hep sorumluluk almış, ciddi kaygı durumlarıyla karşılaşmış, dominant kişilikli anne babayla büyümüş(baskılanmış), travmatik olaylar yaşamış kişiler genellikle böyledir. 

Peki şimdi tekrar başa alalım. Takıntılı davranışların mükemmeliyetçilikle ne alakası var. Kişi eğer sorunlu bir hayat yaşamışsa, tamamlanmamışlık güdüsü onu hiç rahat bırakmıyorsa, içinde sürekli ve hiç geçmeyen bir kaygı varsa doğal olarak bunu günlük basit davranışlarına da yansıtacaktır. Düşüncelerini engelleyemediğinde rahatlamak adına tekrarlayan ve kendini rahatlatan davranışlar sergileyecektir. Ancak tabi ki sonu yoktur bu davranışların.

Sizin işleyişinizi bozuyorsa, iş hayatınızı zorlaştırıyorsa, mutluluğunuzu engelliyorsa, sosyal ilişkilerinizi engelliyorsa OKB (Obsesif Kompülsif Bozukluk) hastası olabilirsiniz. 
    

 Peki, nasıl tedavi edeceğiz?

OKB insanın en değerli hazinesi olan zamana dadanmış bir hırsız gibidir ve onun günlük hayatını etkileyecek seviyeye geldiyse tedavi edilmesi zorunludur.

Çoğunlukla OKB tamamlanmayan bi anının kalıntısıdır. Yapılan her obsesif düşüncede, tüm kompulsif davranışlarda- o tamamlanmayan ya da eksik kalan anı yatar. Siz bunu bilmezsiniz, hatırlayamazsın belki, ama odur neden. Birileri tarafından  (yani biz psikologlar aracılığı ile) iyice kurcalanması lazımdır.  

Bu istemsizce aklınıza gelen rahatsız edici düşünceleri kendi kendinize kontrol edebileceğinizi ya da çözebileceğinizi zannetmeyin! Tedavinizin çabuk sonuçlanmasını istiyorsanız aklınıza sakın ‘pembe bir fil’ getirmeyin. Haberiniz olsun OKB ile yalnız başına mücadele etmek başka psikolojik sorunlara davetiye çıkarabilir.

Ayrıca Burhan Altıntop'un bir ara surekli dedigi gibi "bende panik atak var" seklinde kendinize OKB tanısı koymayın artık. bırakın uzmanlar koysun bu tanıyı...
    

Ufak tefek takıntılar herkesin hayatında olabilen ve kimi zaman gerekli şeylerdir. Kişiye obsesif diyebilmek için hayatının büyük bir kısmını bununla harcaması ve sosyal hayatta ciddi sıkıntılar meydana gelmesi gerekir

Kişinin zihni prangalara mahkum edildiği OKB’de, aile ve yakın çevreden gelecek destek önemlidir. bu rahatsızlığı geçiren kişilerin sosyal çevresinden uzaklaşmamasını sağlamak rahatsızlığın iyileşmesi sürecini kısaltacak ve depresyondan uzak tutacaktır.

Eğer hayatı kısıtlayıcı takıntılara sahipse kişi hemen bir uzmana başvurmalıdır. Hem terapilerle hem de ilaçlarla tedavi edilmektedir.

Takıntılarınız had safhada ise veya OKB‘li bir yakınınız varsa bir uzmandan yardım almaktan çekinmeyin.

Yazarın Diğer Yazıları