Mesut Parlak

Sevgiyle her şey daha güzel olur

Mesut Parlak

Sayın Cumhurbaşkanı, bugün sizinle dertleşmek istiyorum… Paylaşacaklarım, beraber yaşadığımız insanların büyük bir çoğunluğunun aklından geçirdiği ama dile getiremediği düşünceleri olacak. Siz yukarılarda, ülkenin yoğun işleri ile meşgul olduğunuzdan “milletim” dediğiniz vatandaşlarınızın düşünce ve duygularını duyabilme, hissedebilme olasılığınız haliyle azaldı. Bildikleriniz veya size anlatılanlar da ne derece halkın  sesidir, ondan da emin değilim.

Siz, siyasetin en alt basamağından gelen, halkı çok iyi tanıyan ve yıllarca bire bir onların yanı başında yer alan bir siyasiydiniz. Başlarda bu özelliğiniz sayesinde siyasette başarı sağlayarak İBB Başkanlığı'na seçildiniz. Başbakanlık döneminizde de halktan kopmamaya büyük özen gösterdiniz. Yol arkadaşlarınızla beraber dilinizden düşürmediğiniz ”Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısını hafızalara kazıdınız. Hem yol arkadaşlarınızla hem de halkla olan bu birlikteliğiniz sizi Başbakanlığa kadar taşıdı. Başbakanlık döneminizde de farklı siyasi görüşten olan kesimlerle uyumlu olmaya, tartışmamaya ve kimseyi birbirinden ayırmamaya özen gösterdiniz. Siyasi hedefleriniz için muhafazakar kesimin nabzını çok iyi tuttunuz. Bu özelliklerinizden dolayı halk sizi yıllarca iktidarda tuttu.

Sayın Erdoğan, 1996 yılında ben İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı, siz ise İBB Başkanı idiniz. 2005-2009 yıllarında İstanbul Üniversitesi Rektörü olduğum dönemde ise Başbakan'dınız. Hem dekanlığım hem de rektörlüğüm dönemlerinde, ilginçtir, ayrı siyasi geleneklerden gelmemize rağmen hep destek vermiştiniz. O destekleri bugün de hala unutmuş değilim.

Cumhurbaşkanlığınızın ilk dönemlerinde de halkla beraber olmaya uğraş verdiniz. Ne zaman ki saraya taşındınız, halktan kopuşunuzun ayak sesleri duyulmaya başladı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bu kopuş daha da keskinleşirken, bir kesimle olan bağlarınız ise iyice koptu. Ve bu kopuşu iyice belirgin hale getiren ise büyük şehirleri CHP'li Belediyelere kaybetmeniz oldu. Ama siz bunu bir türlü kabullenemediniz. Çünkü kaybetmeye alışık değildiniz. Halbuki sizin gibi bir politikacı bu sonucun ayak seslerini daha önceden gözlemleyebilir ve bu siyasi kopuşun sizi hem siyaseten aşağı çekmesine mani olabilir hem de bir ittifak ortağına mecbur hale gelmeyebilirdiniz.

Sayın Cumhurbaşkanı; ülke olarak yaşadığımız şu sıkıntılı dönemlerde, yerinizde olsam yine İBB Başkanlığı döneminizdeki gibi kavga etmeyen, ayrıştırmayan, halkını kucaklayan Erdoğan olurdum! İşte o zaman, aldığınız o yenilgiyi büyük bir galibiyete döndürebilirdiniz. Hadi şu Korona bir fırsat olsun, tüm ülkem insanını kucaklayın. Bakın tüm dünya ittifak halinde. Düşman ülkeler bile barıştı. Herkes birbirinin yardımına koşuyor. Biz de ülke olarak sırt sırta verip başarılı olalım.

Siz Cumhurun başısınız. Bu halkı öyle, böyle demeden ayırmaksızın bir arada tutarsanız, halkın “Bağışıklık sistemi” güçlenecektir. Çatışmaları, kırgınlıkları, kızgınlıkları geride bırakalım. Tüm muhalefet parti başkanlarını saraya davet edip “Barış” sağlayıp, beraberce ülke sorunlarını tartışmalısınız. Hükümet ne denli güçlü olursa olsun, sizi başarıya ulaştıracak olan size bağlı kuruluşlarla olan sıkı işbirliği olacaktır. Örnek,  Belediyeler! Belediyeler, sizi iktidarda tutan halka bir el mesafesindedir. Geçmişte sizi iktidara taşıyan da belediyeler değil miydi? Bu “bizden”, “bizden olmayan” tanımlamalarını geride bırakalım. Mesela açtığınız tüm davaları geri çekin. Af dışında bırakılan henüz iddianameleri bile yazılmayan tüm gazetecilerin tahliyeleri sağlansın. HDP Genel Başkanı Demirtaş'ın tutukluğuna son verilsin. İnanın tüm bunlar sağlandığı zaman ülkem bu sıkıntıları çok daha kolay aşacaktır. Neyi paylaşamıyorsunuz? Siyasette kavga ve kargaşanın kimseye bir yararının olmadığı ve bundan ülkenin zarar gördüğü bir gerçektir.

Sevginin ve kardeşliğin egemen olduğu Türkiye'ye…

SON SÖZ: BİR TOPLUM GERÇEKLERDEN NE KADAR UZAKLAŞIRSA, GERÇEĞİ SÖYLEYENLERDEN O KADAR NEFRET EDER. GEORGE ORWELL

Kaynak: Sözcü

Yazarın Diğer Yazıları