Mesut Parlak

Kent Nöbeti

Mesut Parlak

Gün geçtikçe yaşanan olayları değerlendirmekte, neyin ne için yapıldığını anlamakta giderek zorlandığımı belirtmek isterim. Hatta öyle ki, bazen yanlış mı düşünüyorum diye kendimden şüphe eder oluyorum. Sonra etrafıma bakıyorum, yalnız değilim. Herkes şaşkın. Ülkede en  basit konu bile arapsaçına dönüşüyor. Bunun nedeni de, başta Suriye meselesi olmak üzere ekonominin dibe vurması olarak düşünülse de bence en temel neden yerel seçimlerdeki mağlubiyet.

Hele ki İstanbul seçimleri tam bir “ayrılığı kabullenemeyen sevgili” misali. Yıllardır seçim kaybetmeyi unutmuş olduklarından, mağlubiyeti nasıl yaşayacaklarını da bilemediler. İtiraz ettikleri ilk seçimden sonra hemen 2500 yandaşı işe alıp, ikinci yenilgiden sonra liyakatsiz olan yandaşlarının iş akitlerinin iptali üstüne, büyükşehir belediyesi önünde nöbet başlattılar.

Beyler, nakavt oldunuz. İki kez ringe çıktınız, ilkinde ucu ucuna kaybettiniz ama ikincisinde nakavt oldunuz.Öyle bir yenilgi yaşadınız ki, halen kendinize gelemediniz. Bunu kabul edin artık. Gelecekte daha zorlu günler sizleri bekliyor. Alıştığınız gibi artık oylar  çantada keklik değil. İçkiler pahalanınca da insanlar iyice  ayıldı. Alışmak zorunda kalacaksınız halkın 
tercihlerine, saygı duymayı öğrenmeniz kaçınılmaz.

Efendiler; son dönemde yaptığınız bir boykota inanın gülmekten karnıma ağrılar girdi. Çocuklar hani top oynarken hafifçe tartışırlar, birisi topunu alır ve ben oynamıyorum, der ya işte büyükşehir işletmelerinden biri olan Hamidiye Suyuna uyguladığınız boykot aynen buna benzer. Şu yaptığınızın çocuklarınkinden bir farkı var mı? Aklınız sıra belediyeye ekonomik zarar vereceksiniz. Yaptığınız her işi yüzünüze gözünüze bulaştırıyorsunuz. Yıllardır ülkeyi yönetiyorsunuz bir tek konuda başarılıyız diyebilir misiniz? Ama ben hakkınızı bir konuda teslim etmek isterim, pasta paylaşımında inanın üstünüze yok. Dünya mirası İstanbul’u getirdiğiniz duruma bakar mısınız? Şehir yaşanacak halden çıktı. Zaten parti büyüğünüz bile bu kente ihanet ettik demedi mi? Hele hele sanat ve kültürde bir tek başarılı iş yapmadığınız gibi var olanları da erozyona uğrattınız. Beyler, bu kentte yeni bir yönetim var. Bu yönetim, 16 milyon İstanbul’luyu kucaklayarak çalışmak istiyor. Tamam sizin desteğinizden vazgeçtik, bari köstek olmayın. Eğer böyle yapmaya devam ederseniz, kaçınılmaz erken seçim geliyor, aklınızı başınıza alın.

 Haydarpaşa ve Sirkeci Garları ihalelerinde, parmağınızı göstere göstere gözümüze sokmanız anlaşılır gibi değil. İnanın, ihale sonuçlanınca bu kadar da olmaz dedirttiniz. İhalenin artırma bölümünde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni ihale dışı bırakıp, ihaleyi eski belediye çalışanına verdiniz. Şirket sermayesi 10 binken, ihaleye birkaç gün kala şirket sermayesi milyon! Okuduğumuz kadarıyla 33 yaşındaki genç bir kardeş ihaleyi kazanmış. Özgeçmişinden Sayın Bilal Erdoğan’ın okçular vakfında, geçmişte yöneticilik yaptığını öğreniyoruz. Helal olsun demek ki okçulukta profesyonel, tam 12'den vurmuş! TCDD açıklama yaparak bu ihalenin adil yapıldığını iddia edebilir. Ancak Sayın Bakan’ın savunma niteliğinde olan açıklamasını okuyunca çok üzüldüm.

 Değerli Okurlar, tarihi mekanları korumak ancak onları yaşatmakla mümkündür. Bu da onları, şehrin yaşam merkezlerinden biri haline getirerek sağlanabilir. Yani bunu sağlayacak kişiler, işlerinin ehli olmalıdır. Eğitimleri, vizyonları, bilinçleri nitelikli ve kalifiye olmak durumundadır. Sıradan bir vatandaş sadece daha fazla para teklif etti diye, bu işi üstlenemez. 

Sizlere oturup, hepinizin çok iyi bildiği bu iki mekanın değerini anlatmayacağım. Şiirlere, filmlere, romanlara ve en önemlisi benim gibi genç yaşta Anadolu’dan İstanbul’a gelen insanlara kucak açan bu istasyonların değeri parayla ölçülebilir boyutta değildir. Hele ki, iki gar sahasının “atıl” durumda olan bölümlerinin kiralanması açıklamasını, hafifletici konu gibi gündeme taşımak daha da acıdır. Nasıl bütünden ayırabilirsiniz o bölümleri? Bütünün tamamlayanlarıdır onlar. O yüzden bu iki kompleksi bölüm bölüm değerlendirmek tarihe büyük bir ihanet kabul edilmelidir. 

17 yaşında eğitim için geldiğim bu kentte, ülkenin zaman zaman içinde bulunduğu olumsuzluklarda, çoğu kez de emperyalistlerin yaptığı haksızlıklara karşı durmak için uzun günler nöbet tutmuşluğum vardır.  Hekim olduğum içinde zaten tüm ömrüm nöbetlerde geçti. Gerekirse bu yaşta, eğer bu ihaleler iptal edilmezse, elimde küçücük bir pankartla, slogan bile atmadan, İstanbul’a geldiğimde bana merhaba diyen Haydarpaşa garının  o merdivenlerinde  oturacak, bu sefer de “KENT NÖBETİ” tutacağım gelecek kuşaklar için.

SON SÖZ: Tarihi yapan akıl, mantık, muhakeme değil, belki bunlardan ziyade duygulardır. ATATÜRK

Kaynak: Sözcü

Yazarın Diğer Yazıları