Malatya’nın en büyük problemi nedir biliyor musunuz?
Bizi yönetenlerin “yönetmeye talip” olduğu sırada Malatya’dan kopuk olmalarıdır.
Şehrinden habersiz tiplerin hayatı boyunca kendi ticareti içerisinde networkü haricinde bir girişimde dahi bulanmayan insanların sürekli “talip” olduğuna şahit oluyoruz.
Bunu siyasette de görüyoruz, her hangi bir büyük STK’nın yöneticilerinde de görüyoruz.
Mesela adam avukat…
Hayatı boyunca adliye, hukuk bürosu dışında bir sosyal yaşamı dahi yok.
İşin sonunda banka hesabı kendi ömrünün yeteceğinden fazla bir zamana yetecek duruma geldiği zaman “makam” peşine koşması artık çok normal.
Veya bir iş insanı…
Yüzlerce çalışanın patronu olduktan sonra şehirde bir saygınlığının eksikliğini görünce yine “makam savaşları” devreye giriyor maalesef.
Buraya kadar yanlış anlayanların sayısı artmıştır.
Devam ediyorum.
Eğer öncelikli hedefin “para” ise ondan sonra bir “makam” hedefi bazen çok sırıtıyor.
Bunu siyasi partilerde de görüyoruz.
Gençlik kollarını bırak, ilçe teşkilatlarında dahi çalışmayan, yer almayan çoğu siyasetçinin “makamı elde etme” aşamasında ne kadar saçma-sapan işlere imza attıklarını biraz gündemi takip edenler bilir.
Ülkede istihdama faydası olan, katma-değer anlamında bu şehre faydası olan her "zengin" kıymetlidir ama bu “kıymetli şahsi hizmetler” başka bir evreye taşınınca her şey değişebiliyor.
Yaklaşık 25 gün sonra Malatya Ticaret ve Sanayi Odası’nın seçimleri var.
Şu ana kadar bilinen 2 aday var.
Aslında yaklaşık bir yıl önce Akif Baştürk’ün Malatya Ticaret ve Sanayi Odası’na (TSO) aday olacağını herkes biliyordu.
Fakat süreç o kadar “planlı” işledi ki, Baştürk ağzıyla kuş tutsa yapılan "operasyonda" dahli olmadığını ispat edemez.
Sadıkoğlu’na karşı bir aday gerekiyordu ve Baştürk’ten önce bazı “zenginlere” teklifler yapılmıştı.
Bu aday bulma girişimlerinde umduğunu bulamayan “ekip” Sadıkoğlu’ndan kendi fabrikası için talepte bulanan ve ret cevabı alan Akif Baştürk’ü “adaylığa” ikna etti.
Fırsat bu fırsattı!
Ama Organize ile evi arasında yıllardır mekik dokuyan Akif Baştürk maalesef Malatya’yı tanımıyordu.
Yaklaşık 10 bin üyesi olan bir kurumun başına talip olmuş Baştürk’ün ben TSO’daki başkanlık makamının kaçıncı katta olduğunu bildiğini dahi zannetmiyorum.
Hadi biliyor diyelim.
Yıllardır bu şehirde siyaset yazan biri olarak söylüyorum ki Baştürk, çok sırıtıyor.
Yazının başında belirttiğim gibi…
Malatya’yı tanımayınca daha dün suç kaydı olan sözde bir gazetecinin bastığı gazeteye manşet olurken kendisine ne kadar zarar verdiğini çok sonra anlarsın!
Muhtemelen ne ekibi ne de Baştürk o sözde gazeteciyi tanımıyordur.
Akif Baştürk’ün bırak o sözde gazeteciyi her hangi bir gazeteciyi dahi tanıdığını zannetmiyorum.
Malatya ile ilgili bir köşe yazısını bırak bir haber dahi okuduğunu zannetmiyorum.
Malatya’dan bu kadar kopuk olunca şehirle ilgili sadece Beylerderesi Viyadüğü’nün “taş düşürmek için” yapıldığını varsayarsın!
Şehirden bu kadar kopuk olunca, yine rekor kırıp belki de Türkiye’de ilk defa bir sokağın düzenlemesi sonrasında açılış töreni yapan Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan’ın önünde kurdeleyi kesmeye çalışırsın!
Milyonları yöneten bir insanın, Malatya ticaretine yön veren bir kuruma talip bir insanın “baraj açılışı” gibi 100 yıldır yerinde olan bir sokağın açılış töreninde iştahla kurdele kesmesi manidar değil mi?
Sayısız ülke gördüğünü tahmin ettiğim Baştürk’ün Malatya’dan kopuk olduğunun kanıtıdır.
Seçim süreci bu kadar hassastır.
Depremi fırsata çevirip Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Malatya’ya geleceğini öğrendikten sonra hemen hazırlık yapıp sadece birkaç cümle sonrasında 250 milyonluk bir yatırımı Malatya’ya kazandıran Sadıkoğlu’na karşı birilerinin “gölge adayı” gibi görünmekle seçim süreci yönetilmez!
Kendi koltuklarından dahi “garantisi” olmayanların “gölgesinde” kalmak tehlikelidir!
İşin sonunda belki kimin kimi kullandığını ayıkırsın.
Belki yarın seçimi kazanacaksınız…
Kimin kazanacağı ile ilgili hiçbir fikrim yok.
Ama memlekete faydalı olacaksanız lütfen biraz Malatya’yı tanıyın.
Malatya’yı bilmeyen bir TSO başkanı bu memlekete en azından kısa vadede faydalı olmaz.
Ayrıca Malatya TSO Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu’nun seçim sürecindeki dilinin yumuşaması gerektiğini, bu sürecin gerginlikle geçmesinin yanlış olduğunu düşünenlerdenim.
Kim kazanırsa kazansın, benim için fark etmez.
Ama Sadıkoğlu ve ekibinin yaptıklarının bu memlekete faydalı olduğunu düşünüyorum.
Bu düşüncemi de diğer konularda olduğu gibi açıklıkla yazıyorum.
Fakat işin sonunda kim kazanırsa kazansın, inşallah Malatya’ya faydalı olur, derim.
NOT: Hadi gelin bu yazıdan sonra çoğu “adayın” yapmadığı gibi davranın. “Böyle yazı olmaz” tarzında bir geri-dönüş yapmayın ki tavrınızı anlayayım. En azından eleştiriye açık bir “aday varmış” diyeyim. Olur mu?
