Mahir Temur

Bu bize ders olmalı

Mahir Temur

Bugün 23 Nisan…

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 100. yılı..

Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı…

Bayramda çocuklarımız içerde hapsolmuş bu korona belasından dolayı.

Hepimiz balkonlara çıktık, bayraklarımızı astık.

Bi şekilde bayramımızı kutluyoruz.

Geçer inşallah bu sıkıntılı günlerimiz.

Sıkıntılı günler demişken biraz açmak istiyorum.

Bugün lokantalar kapalı…

Hadi boş verin lokanta sahiplerini…

Garsonlar hepsi evde oturuyor bir geliri olamadan.

Çay ocakları, kafelerde çalışan emek işçileri…

Günlük kazanç ile çalışan işçiler…

Mesela berberler…

Kalfalar…

Çıraklar…

Hepsi artık “işsiz”!

Akaryakıt istasyonları…

Çoğu kapalı…

Hepsinin bir hikayesi var.

Evine ekmek alamayacak durumda insanlarımız var.

Dün çalışırken aldığı üç kuruşla evine geçindirmeye çalışan insanlarımız o üç kuruştan da oldu.

Çok zor bir süreçten geçiyoruz.

Zaten ekonomimiz yerlerdeyken bu korona belası da çıkınca hepten bittik.

Aslına önemli olan koronavirüs sonrasıdır.

Tüketim çılgınlığına kapılmış insanoğlunun alışkanlıkları değişmek zorunda artık.

Çocukluğumuz gibi olmak zorundayız.

Yarın Ramazan ayına giriyoruz.

Tatsız-tuzsuz bir oruç ayı geçireceğiz.

Misafirsiz, davetsiz bir oruç ayı…

İftardan sonra sahurlara kadar muhabbet edişlerimiz olmayacak.

Ama inanın bu koronadan sonra “eski insanlarımızın” hayatına dönmek zorundayız.

İsrafı bi kere ev ev bırakmalıyız.

Sadece çöpe giden ekmeği insanoğlu azaltsa yine büyük başarı olur aslında.

Daha tutumlu ve daha verimli olmalıyız.

Çalıştığımız yerde daha verimli ve daha çok çalışmalıyız.

Belediyeler canla-başla çalışmalı…

Bir liranın hesabı sorulmalı.

Resmi kurumlarımız yan gelip yatma yeri artık olmamalı.

Herkesin aldığı maaşı hak ettiği bir ülke olmalıyız.

Önce evimizin önünü süpürmeliyiz sonra diğer evlere sormalıyız, süpürdünüz mü, diye.

Bu zorlu günleri atlatmanın tek yolu eski alışkanlıklarımızı bırakmak olmalı.

Gereksiz alışveriş yapmamalıyız mesela.

Çocukluğumda ayakkabım yırtılmayana kadar yeni ayakkabı alınmazdı.

Kimsenin üç kol saati yoktu!

Evde işe yaramayacak bi sürü eşyamız yoktu.

Çocukluğumda evimizde bir lamba dahi gereksiz yanmazdı.

Koronadan sonra devletimize çok iş düşüyor ama milletçe tasarruf yıllarına geçmezsek bizi zor günler bekliyor demektir.

Eğer çocuklarımıza daha güzel bir ülke bırakmak istiyorsak önce “israfı” önlemeliyiz.

Ülkemizi yedi düvele karşı ilmek ilmek kuran Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Geleceğimizin güvencesi çocuklar” ise onlara iyi bir emanet bırakmalıyız.

Dedelerimiz bizlere “üretimi” aşıladı.

İsrafın ne kadar kötü olduğunu anlattı.

Üretmenin her zaman tüketmekten daha iyi olduğunu söyledi durdu.

Bizler de artık bu koronavirüs olayını fırsat bilip genlerimize dönmemiz lazım.

Sorun aslında tam gelişmemiş bir ülkenin çok gelişmiş gibi kapitalizme esir düşmesidir.

Dünyada sadece temiz su içemediği için on binlerce insan yaşamını yitirirken Malatya’da bir evin ayda 30 ton su kullanması bırakın israfı bence haramdır!

Dünyada açlıktan on binlerce çocuk ölürken Türkiye’de günde 12 milyon ekmek çöpe atılıyor.

Nüfusu 12 milyonun altında olan onlarca ülke var!

İşte biz atalarımızdan bunu görmedik.

Böyle yetiştirilmediğimiz halde çocuklarımızı niye böyle yetiştiriyoruz?

Dünyayı bilmem ama bizim artık ders almamız lazım.

Anneni-babanı dahi evine iftara davet edemeyecek bir hale gelmişken ders almayacaksak ne zaman alacağız?

Belki Ramazan Bayramı’nı evde geçireceğiz ama yine ders almayacaksak ne zaman alacağız?

Gerçekten merak ediyorum;

Milletimizin ders alması için artık ne olması lazım?

Yazarın Diğer Yazıları