Dr. Mehmet Turfanda

Bu da unutuluyor

Dr. Mehmet Turfanda

Maalesef Wuhan virüsü, Başkent Gaz’dan Kızılay aracılığı ile Ensar vakfına aktarılan paralar, İmamoğlu’nun kış tatili derken Elazığ ve Malatya dışında yaşayanlar unuttular depremi. Artçılar devam ediyor, kanepeden otururken kendi nabız atışımızdan kıllanıp avizeye bakmaya devam ediyoruz biz.

 

Türkiye unuttu yine. Batı yine deprem denince İstanbul’u hatırlıyor; Bingöl, Elazığ, Van depremlerinin gündem olma süresi kelebeğin ömrü kadar. Bu bölgenin kaderi unutulmak galiba.
    

Deprem doğal bir olgudur, tıpkı rüzgâr gibi, nehirlerin akışı gibi, deniz dalgaları gibi. Hava olayından ayıran sorun ise “depremin ne zaman olacağı” problemidir.  Buna karşın depreme dayanıklı yapılar yapmak (nispeten) çözümü kolay olan bir problemdir. Dilimize pelesenk olan “deprem öldürmez” doğru. Aslında bina da öldürmez. Öldüren ya da süründüren işkembe-i kübradan atmaktır, aldırmazlıktır, ders çıkarmamaktır, aptal cesaretidir, eğitimsizliktir, unutmaktır. 
    

İşkembe-i kübradan atanlar, yani sallayanlar sosyal medyadan öğrendiklerimizi yüzümüze höykürüyorlar.” Kapı boşluğu sağlamdır” diyene inandınız mı, depremde öldünüz. Merdiven altına saklandıysanız, öldünüz.  “Küçük depremler enerji boşaltır” lafına inanırsanız, binanızı buna güvenerek etüt yaptırmadan aldıysanız, güçlendirmediyseniz öldünüz. Toplanma alanına AVM yapmadık diyenlere inanıp oy verirseniz soğukta dondunuz. Deprem vergisi başka yerlere harcanabilir diyenlere inanırsanız evsiz kaldınız. 
    

Deprem İstanbul’da iken aldırmadık belki. Ama o korkunç 40 saniye bize tokat gibi çarptı. 40 saniye hayatın akışında hiç bir şey ama deprem sırasında ömür uzunluğuna eşittir. Kaçmak mümkünse kaçmak; değilse güvenli pozisyonu almak; tozu solumamak için bir süre kazak, fanilamızın içine başımızı sokmak; sakin kaldıktan sonra sevdiklerimizi aramaya girişmek bir ömre eşittir. 
    

Bildiğim kadarıyla AFAD okullarda eğitim veriyor, ama 3-5 slayt ile olmaz bu iş. Her ilde bir deprem evi olmalı; sallanan, yapay yangın çıkan, eşyaları devrilenbir eğitim evi. Sadece öğrenciye değil, herkese açık olmalı. Japonya böyle eğitim verdiği için, kimse acil servise  balkondan atladığı için yaralanarak gitmiyor. Depremden kurtulup 15 dakika sonra trafik kazası geçiren oldu bu şehirde. Deprem anının eğitimi yetmez, sonrasının da eğitimi verilmeli. Deprem sonrası bütün kavşaklar tıkandı; ambulanslar, itfaiye araçları hareket edemediler. Neyse ki şimdilik çok can kaybı olmadı, ama bu eğitim eksikliği ile eninde sonunda olacak.
    

İktidar imar affı kanununu seçim kaygısı ile çıkarmıştı. Kaçak yapılmış binalar kayıt altına alındı, tapulandırıldı.  Daha önceki iktidar sahipleri de gecekondulara tapu vermişlerdi. Evet, hükümetler bu kanunları çıkarıyor ama siz de tabutunuz için tapu aldınız diye sevinmeyin lütfen. 
    

Vatandaş düşündü ki “ben imar affından yararlandım, yapı kayıt belgem de var, yani binam yasal mevzuata uygun. ”Hayır güzel kardeşim, senin binan aynı bina. Kâğıt üzerinde projeli ama senin evin halen çürük. Tabut evlerin mezar olacak. Bundan sonra ölçümünü yaptır bari. Karot örneği ile raporunu oluştur. Şu an yanılmıyorsam bina zemin kontrolleri çevre ve şehircilik müdürlüklerince ücretsiz yapılıyor. Başvur, yaptır.
    

Bizim insanımız çıkıp binasını kontrol ettirmez, birey olarak alabileceği ve gücünün yetebileceği minimum önlemi bile almaz, tembelliği seçtiği anda "kader" onun tesellisi olur. “Nasip, kısmet" ile avunur. Ölmekten bahsedersin; “yav öyle de öleceğiz, böyle de; şuraya ne yazıldıysa o der” der. Sanki intihar bombacısı beyim.   Olmadı, “millet çok azdı, gurban olduğum Allah böyle aniden sarsıyor, az bile yapıyor” ile başkalarını suçlar. Dünya’da azan çok daha fazla yer var; (karnavalda Brezilya; bira festivalinde Almanya; dinsizlikte Japonya).Yüce Allah’ım niye uğraşsın senin gariban Elazığlı, Doğanyollu ile. Rab hepimize akıl vermiş, nankörlük etmeyin. 
    

Boşboğazlık herkeste var. CNN muhabiri,  deprem sonrası evleri yıkılan ve çadırda kalan onlarca vatandaşa defalarca soruyor: “Mutlusunuz değil mi?”. Neyin peşindesin sen muhabir arkadaşım?
    

Haberleri takip ediyorum, daha şu zamana kadar yıkılan ve büyük hasar alan apartmanları, okulları yapanlar hakkında soruşturma açıldığına ya da açılacağına dair bir habere rast gelmedim. Normal karşılanıyor herhalde. Müteahhit devlete okul yapmış, parasını cebe koymuş, ama okul yıkılmış, sorun yok görünüyor. Bir Veli Göçer bile bulunmadı henüz. Devlet biliyor ki müteahhit tutuklanırsa onun binasına onay veren onlarca memuru da araya gidecek. Hem adamı imar affından yararlandıran yasayı çıkartan kişi yani sorumlu da… Neyse. 
    

Şimdi bir gerçek daha var. Kayıp sayısının az olmasında TOKİ binalarının olumlu etkisi var. Bu toplu konutların sayısı son 15 yılda arttı. Eğer Yamaç Mahallesi, Beydağı Mahallesi gecekonduları yıkılmayıp oranın halkı toplu konutlara taşınmasaydı, şehir içinde de kayıplarımız olurdu. Demek ki doğru olan işler kaybı azaltıyor.
    

Sinirime basan bir şey de muhalefetten liderler ya da yöneticilerin gelip basına poz verdikten sonra apar topar geri geri Ankara; İstanbul’a ya da kayak merkezine gitmesi. Sayın Başkanım, 10 günden beri bundan daha önemli bir sorun mu var? Bakın Cumhurbaşkanımız bile “Kanal İstanbul’’dan bahsetmiyor. Bir musibet; bin nasihatten iyi mi ne? Siz de bu iki şehrin insanına dokunun biraz. Hükümet İçişleri Bakanı düzeyinde devamlı halkın yanında. Siz neredesiniz?
    

Bu depremin sonraki travmaları var. İnsanlar yıkılacak evlerinin önünde arabalarında yatıyorlar. Bugün yıkılan Yağmur Apartmanı sakinlerinden biri  “ben daha bu evin taksitini ödüyorum” diyordu. Apartman da dışarıdan bakınca temiz, yeni gibi. O aile rapora bakmış, devletini denetimini yaptığını; inşaatın dayanaklı olduğunu onayladığını görmüş. Şimdi devlet nasıl tazmin edecek o hasarı 100.000 lira ile mi? Komik değil bile.
    

İnsanlar alıştıkları ortamdan farklı, yeni evlerine yaşama alışmakta zorlanacaklar. Çocuklar okul ve arkadaş değişecek Kadınlar 20-30 yıllık komşularına veda edecek.  Yeni ve muhtemelen çirkin evlerinde yaşamaya çalışacak. Bu bir sosyo-kültürel felaket.
    

Bir başka röportajda taşıyıcı kolonları patlamış orta hasarlı ister oturun ister oturmayın denilen öğrenci evinden öğrenci çıkarılıyor. Sebebi de ev sahibinin evi daha hasarlıymış, o buraya taşınacakmış. Evet, çok acı var. İletişimin gücü nedeniyle de hepsinden haberimiz oluyor. Bu korku, endişe, acıya bazen dayanılamıyor. Askerlerimizin kaybı, çocuk istismarı, kadın cinayeti üzerine bir de doğal felaket.

Kaldıramıyoruz.
    

İnsanlar ekonomik olarak zor şartlarda iken israfın dibine vurulması da bizi öldürüyor. Şatafatlı binalara, lüks makam arabalarına harcanan paralarla bilime, eğitime, sağlık sistemlerine yatırım yapılmalı. Yapılmalı ki deprem olduğunda tıpkı Japonya’daki gibi bizim insanimiz da sapasağlam binasında hiçbir şey olmamış gibi isine gücüne devam edebilsin, can kaybı olmasın.
    

Twitter’de gördüm Haber Türk’e çıkan bir profesör diyor ki “İstanbul’a bir yıl lale dikmezseniz bu yer bilim projelerinin hepsini finanse edersiniz”. Bunu deyince stüdyo buz kesiyor. Gerçek oradaki gazetecilerin yüzüne çarpıyor.
    

Sonuçta aynı büyüklükteki deprem Pakistan’da, İran’da facialara yok açıyor; İtalya’da, İspanya’da hafif hasarlara sebep oluyor. Sebep besbelli: Gelişmişlik, az gelişmişlik farkı…
    

Siyasi kavgalara harcadığımız beşeri enerjiyi eğitime, endüstriye, şehirciliğe, imar işlerinin şeffaf ve denetlenebilir olmasına harcayalım artık.
    

Yüce Allah, hepimize sabırlar versin. 

Yorumlar 5
Mutlu AYKIR 09 Şubat 2020 21:18

Hocam tespitleriniz ve analizleriniz tek kelime ile mükemmel, inşallah bir ders çıkartırız, eğitim halk için gerekli olduğu kadar ülke idaresinin her kademesine de şart, kaleminize dilimize sağlık..

Şükran yücetaş 05 Şubat 2020 00:28

Mehmet bey öncelikle yüreğinize sağlık.Yazıyı okudum öyle güzel ve gerekli noktalara dokunmussunuz ki ,fakat biz Halk olarak öylesine cahil,eğitimsizziki neler olduğunun farkında değiliz hâlâ bugün olmuş Bir daha olurmu acaba diyoruz.Umuyorum ki yazınızı okuyanlar anlatmak istediğiniz i anlar ve uyanır cehalet uykusundan.

Dilek yIldirim 04 Şubat 2020 10:52

Mehmet bey okadar doğru şeyler yazmışsınız ki , keşke birileride bu gerçekleri anlasa ve birşeyler yapsa artık.Sizi tebrik ediyorum çok doğru tesbitlerde bulunmuşsunuz????????????

AHMET REŞATİPEKÇİ 04 Şubat 2020 06:23

Allah eline ve bileğine kuvvet versin çokgüzel her zaman güzel değerlendirmelerini bekliyoruz

Hamza Kandi 03 Şubat 2020 21:27

Ağzına yüreğine sağlık ilme bilime fenne değer vermeden çocuk evliliklere müsade edilseydi deprem olmazdı diyen kafalar üniversitede profosör olmuşsa söylenecek ne kaldı

Yazarın Diğer Yazıları