Ahmet Küçükşahin

Türk Vatanı Neresidir?

Ahmet Küçükşahin

Söylendiği zaman kafamızda bir şekil oluşturan kavramlar, yıllar içerinde evrile evrile gelişmiştir.

Örneğin bugün kullanmakta olduğumuz ve Türkiye Cumhuriyetinin belirlenmiş sınırları içerindeki (denizler dahil) alanını ifade eden “vatan” kavramı da bu süreci geçirmiştir. 

Sözlüklerde vatan, yurt olarak geçmektedir. Yurt ise, bir halkın üzerinde egemen olarak yaşadığı, kültür ve uygarlığını oluşturduğu toprak parçası olarak ifade edilmektedir. Bununla birlikte konumuza esas oluşturmayacak başka anlamları da mevcuttur. 

Vatan tabiri Türkiye’nin tarihinde dalgalı bir seyir izlemiştir. 

    1850’li yıllarda Ahmet Cevdet Paşa’nın ifade ettiğine göre vatan, bir Türk askerinin gözünde bir köy meydanından başka bir şey değildir. 

    1890’larda Namık Kemal’in ifade ettiğine göre vatan, bütün Osmanlı İmparatorluğu’nu ve belki de özellikle kutsal toprakları ifade ediyordu. 

    1911’de Ziya Gökalp’in yazdığına göre vatan, ne Türkiye, ne de Türkistan’dı, engin Turan diyarıydı. 

    1917’de Sadrazam Mehmet Said Paşa kararlı bir biçimde “Bir Müslüman’ın vatanı, şeriatın hüküm sürdüğü yerdir.” diyordu.

    1919’dan sonra Mustafa Kemal Anadolu’da kurulacak bir Türk anavatanı fikrini benimseyip kabul ettirmenin yollarını ararken işte bu rengarenk gelenek ve düşünce zeminine karşı mücadele ediyordu. 

    1921’de yazılan İstiklal Marşı’nda Mehmet Akif vatan için şöyle diyordu; 

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:

Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

    2020’de vatan, hudutlarla belirlenmiş olan kara alanı ile mavi vatan olarak adlandırılan (canlı ve cansız kaynaklar ile belirli bir hudut içerisinde bulunan Karadeniz, Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki yetki ve etkiye sahip olduğumuz) alanların toplamı olarak ifade edilmektedir. 
Mustafa Kemal’in amacı, Pan-İslamik ve Pan-Türkist taleplerin çeldirici gücünü etkisiz hale getirerek Türk milletinin ana vatanına yönelik yeni bir sadakat duygusu kurmayı sağlamaktı. Bu kapsamda şunları söylüyordu:

-  “Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk edilemez”

- “Vatan imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor, bilim ve ustalık, yüksek uygarlık, hür düşünce ve hür yaşayış istiyor.”

- “Türk vatanının bir karış toprağı için bütün millet bir vücut olarak ayağa kalkar.”

- “Millet ve vatanın her insan için anlamı büyüktür.”

- “Bizim milletimiz, vatanı için, hürriyeti ve egemenliği için fedakar bir halktır.”

- “Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır.”

- “Vatan sevgisi, ruhları kurtaran en kuvvetli rüzgardır.”

- “Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.”

Vatan, sınırları belirli bir toprak parçası gibi görülse de, aslında o toprak parçası ve onun deniz alanı üzerinde geçmişten geleceğe taşınan maddi ve manevi değerlerin bileşkesidir. Bu nedenle, Türk insanı, kendi bedeni de vatanın bir parçası olsun diye feda etmekten çekinmemektedir. 

Yazarın Diğer Yazıları