Ahmet Küçükşahin

Kosta Rika

Ahmet Küçükşahin

12 Ocak 2020 Pazar günü Cumhuriyetçi Birlik Platformu denen bir düşünce kuruluşunda orta Amerika’da bulunan Kosta Rika Cumhuriyeti ile ilgili, fahri konsolosundan bir sunum dinledim. 
Kosta Rika, Konya ve Niğde’nin toplamı kadar bir yüz ölçüme, 5 milyon nüfusa sahipmiş. Ordusu yokmuş, yönetimin amacı vatandaşını mutlu etmekmiş.

Sunum sonrası yapılan yorumlarda; anılan ülkede petrolün olmaması ve ülkenin stratejik öneminin olmaması nedeniyle başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerin ilgi duymadığı ifade edildi. 

Bu yorumlar doğru gibi gelebilir, ama doğru değildir. 

Zira tarihimiz bunun cevabını vermektedir. 

Türkiye Cumhuriyetinin bulunduğu coğrafya hep aynıydı. Ve hatta Osmanlı döneminde Avrupa ve Afrika dahil olmak üzere pek çok kritik toprak İmparatorluğun kontrolü altında idi. İmparatorluk güçlü iken herkes Osmanlı’ya biat ediyordu. Oysa 1854 Kırım Savaşından sonra Osmanlı ülkesi güçsüzleşmiş ve “Hasta Adam” olarak anılmaya başlanmıştır. 

1908 yılına kadar güçlü devletlerin kendi aralarında paylaşımda anlaşamamalarından dolayı Osmanlı, toprak bütünlüğünü muhafaza etmiştir. Bilahare paylaşılma konusunda anlaşmışlar ve Birinci Dünya Savaşına girmesine neden olmuşlardır.  

1923-1946 yılları arasında ülkemizde emperyalizme geçit verilmemiştir. Lozan görüşmeleri esnasında Lord Curzon’un “Aylardan beri müzakere ediyoruz. Arzu ettiklerimizden hiçbirini vermiyorsunuz. Memnun değiliz sizden. Ama ne reddederseniz cebimize atıyoruz. Ülkeniz yoksulluk içindedir. Yarın geleceksiniz, kalkınmak için bizden yardım isteyeceksiniz, borç isteyeceksiniz. O zaman cebime koyduklarımdan herbirini birer birer çıkarıp önünüze koyacağım”… 1938’e dek ‘ceplerinden’ bir şey çıkaramadılar. İhtiyaç duyulan paradır. Ama genç Cumhuriyet emperyalistlerin tekrar kucağına düşmemek için denk bütçe anlayışıyla hareket edilmiştir. Ancak, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yarım yüzyıllık dönemde ‘cepler’  tümüyle boşalmıştı. 

Özellikle 1950’den sonra uygulanan plansız programsız ve popülist yaklaşımlardan ötürü iki yakamız bir araya gelmemiştir.

Son 17 yıldır dışarıdan aldığımız kredilere ödediğimiz faiz miktarı yaklaşık 500 milyar dolar civarındadır.

Yani bu günkü kurdan 2 katrilyon 750 milyar liradır. Bunun adı emperyalist ülkelere sömürülmektir. 

Aynı ülke, ayrı tarihlerde iki ayrı deneyim yaşamıştır. Birisi emperyalistlere karşı dik durabilmek, ikincisi emperyalistlere meze olmaktır. 

İbni Haldun’un belirttiği gibi “Coğrafya kaderdir”. Bununla birlikte emperyalizm de günümüz dünyasının bir gerçeğidir. 

Bu tarihi olaylardan ve bilgilerden sonra şu sonuca varmamış kaçınılmazdır. Ülkeleri emperyalizmin kucağına iten çapsız devlet adamlarıdır. Bizim özü ve sözü bir, sağlam karakterli, halkına yalan söylemeyen, ülkesini ve üzerinde yaşayan insanlarını seven yöneticilere ihtiyacımız vardır. 

Unutmamak gerekir ki “Balık baştan kokar.” 
 

Yazarın Diğer Yazıları