Ahmet Küçükşahin

Bugün 24 Temmuz

Ahmet Küçükşahin

Bu yazımda, oy artırımına yönelik vıcık vıcık siyasi bir propaganda olan Ayasofya olayından değil, Lozan Barış Antlaşmasından bahsedeceğim. 

24 Temmuz 1923, Lozan Barış Antlaşmasının imzalanmasının 97’nci yıldönümüdür. 

Yıldönümleri, olayın yaşandığı günün koşullarını zaman olarak yaşayabilmek, bununla birlikte yeni ortaya çıkmış ayrıntıları halk ile paylaşmaktır. 

Lozan görüşmeleri 20 Kasım 1922 tarihinde başlamış, ancak Türk tarafının İngiliz isteklerine direnmesi neticesinde 04 Şubat 1923 tarihinde görüşmeler kesilmiştir. Bilahare 23 Nisan 1923 tarihinde yeniden başlamış ve 24 Temmuz 1923’e kadar sürmüştür. Tarafların anlaşmaya varması üzerine Lozan barış Antlaşması 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmıştır. 

Lozan görüşmeleri kesinti dönemi dahil toplam 8 ay devam etmiş, hararetli tartışmalara ve çekişmelere neden olmuştur. Bu durumun başlıca nedenlerinden biri, Türk heyetinin çoğu maddelerde taviz vermekten kaçınmasıdır. İngiliz Lord Curzon, bir gün İsmet Paşa’ya “Paşa, senden bıktık, laterna gibisin, hep aynı müziği çalıyorsun. Devamlı egemenlik egemenlik, eşitlik eşitlik başka bir şey söylemiyorsun, bıktık senden” demiştir. 

Oysa Kadir Mısıroğlu, Türkün Siyah Kitabı Yunan Mezalimi adlı kitabında “Sırası gelmişken şunu da söyleyelim ki Mustafa Kemal Paşa tarafından sulh akdinin kolay olacağı tahminine ve ileride yapılacak inkılaplara bağlı olarak onun murahhas seçilmesi Lozan Anlaşmasının Nutuk’ta da uzun uzun övülmesini tabii ve mecburi kılmıştı.” demektedir. Yani 8 aylık sinir harbi ile geçen süreyi böyle değerlendirmiştir.  

Buna karşın Amerikalı Senatör Upshow, Ocak 1927 tarihinde ABD Temsilciler Meclisinde yaptığı konuşmada, “Lozan Antlaşması, Timurlenk kadar hunhar, müthiş İvan kadar sefil ve kafatasları piramidi üzerinde oturan Cengiz Han kadar kepaze olan bir diktatörün zekice yürüttüğü politikaların bir toplamıdır. Bu canavar, savaştan bıkmış bir dünyaya, bütün uygar uluslara onursuzluk getiren bir diplomatik anlaşmayı kabul ettirmiştir. Buna her yerde Türk Zaferi dediler…” demektedir. (Av. Nevzat Erdemir, Anadolu’dan Türk Mührü Anayasadan Atatürk İlkeleri Siliniyor!, İzmir Barosu Yayınları, Aralık 2007, İzmir, s.10.)

O dönemde Ankara’da olayları takip eden Amerikalı gazeteci Clair Price, “Lozan Konferansı’nın geri kalan kısmı (Musul sorununun ertelenmesi hariç), (İngiltere açısından) bir bozgundu. İsmet Paşa, İzmir’de Yunanlılara karşı kazanmış olduğu askeri zaferini, Lozan’da Müttefiklere karşı diplomatik bir zafer kazanarak tekrarladı.” demektedir.  

Lozan’da görüşülen sorunların en önemlileri kapitülasyonlar, sınırlar, Osmanlı borçları, yeni Türk toprakları içerinde yaşayan yabancılar, Osmanlı’nın diğer devletlerle imzalamış olduğu ikili veya çoklu anlaşmalar, boğazlar, Sevr anlaşmasının dayatmaları, savaş tazminatı idi. 

İtilaf devletlerine göre biz Birinci Dünya Savaşı’nın mağlubu idik, oysa kendimize göre biz Yunanlılarla yapılan savaşın galibi idik.  Bir başka deyişle onlara göre yapılan görüşmeler efendi ile kölesi, bize göre ise iki eşit güç arasında geçiyordu. Yani görüşmeler kıyasıya mücadele ile geçiyordu. 
Lozan’ın adı Barış anlaşmasıdır. Yani görüşmeler barış için yapılıyordu. Bu barış anlaşması 97 yıldır bozulmamış ve yürürlüktedir. 

Yine içimizden bazıları “bu anlaşma 100 yıl sonra sona erecek” diyor. Bu ifade külliyen yalandır. Lozan Barış Anlaşması, gizli bir yönü yoktur. Her maddesi açıktır. 

O halde Lozan Barış Anlaşması ile her isteneni almak mümkün olmamıştır. Bir yerlerden tavizler verilmiştir. Türk tarafının taviz vermediği en önemli konu kapitülasyonlardır. Zira, 1936 Boğazlar Sözleşmesi, 1939 yılında Hatay’ın Anavatan’a katılması, Lozan’da alamadıklarımızı almaya yönelik tipik göstergelerdir.

Kapitülasyonların kaldırılmaması ikinci sınıf bir sömürge ülkesi olmayı kabullenmiş olmak anlamına geliyordu. Biz Lozan’da diğer devletlerle eşit bir devlet olduğumuzu kanıtlamak istedik. Dolayısıyla anlaşmaya bu gözle bakmak gerekmektedir. 

Sonuç olarak, 

- Her antlaşma, bir güç dengesinin getirdiği ortamın uluslararası hukuka aktarılmasıdır, hukuka yansıması niteliği taşır.
- Lozan’da elde edilmek istenenlerin elde edilememesi ortadaki güç dengesizliğinden kaynaklanmaktadır. 
- Lozan’da, Ankara Hükümetinin karşısında, Fransa, İtalya, Japonya, Romanya, Yunanistan ve Yugoslavya’nın başlangıcı Sırp-Hırvat-Sloven devletleri vardı. 
- Lozan mandacılığa başkaldırıdır ve bunların reddedilmesidir. 
- Lozan’da en can alıcı nokta; ikinci sınıf bir devlet olmayı kabul etmemek, küçük bir devlet olmayı kabul etmemektir. 
- Lozan’ın anlamı, Pera’yı İstiklal Caddesi, Tatavla’yı Kurtuluş yapan iradenin kendisidir. 
- Lozan Antlaşması, Batı’nın Doğu Sorunu (Şark Meselesi) dediği sorunu, Türk namlusunun ucuyla çözdüğü antlaşmanın adıdır. 
- Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin haklarını, toprak bütünlüğünü, ulusal egemenliğini, bağımsızlığını koruyan, onaylayan tartışılmaz bir sonuç belgesidir. 
- Lozan zafer mi, Hezimet mi? Tartışması, soysuz Sultan Vahdettin’i aklamaya yönelik bir manevradır. 
- Yunanistan Dışişleri Bakanı Sturek, “Lozan, Bütün devletlerin boyun eğmelerini kanıtlayan bir belgedir.” Daha önemlisi İngiliz Loyd George “Lozan İngiltere’nin bu zamana kadar imzaladığı antlaşmaların en alçaltısıdır.” demiştir.   
- Lozan zihniyeti, Atatürk zihniyeti, kendimizi zayıf görmemek, kendimizi aşağı görmemek, hep ödün vererek suyun yüzünde durmaya çalışmamaktır. 

Türkü küçümsemeye çalışan içimizdeki hainler dışarıdakilerden daha tehlikelidir. Bununla birlikte unutmamak gerekir ki, (bir araştırmaya göre) Türkiye’nin içindeki hain kontenjanı yüzde 10’dur. Bu bağlamda söylenen yalanlara, küçümsemelere ve halkı kandırma çabalarına boyun eğmemeliyiz ve o hainlerle mücadele etmeliyiz.  

Lozan Barış Antlaşması daim olsun. Emeği geçenleri saygı ve minnetle anıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları