Ahmet Küçükşahin

Abdulhamit'li Yıllar ve Tevfik Fikret 

Ahmet Küçükşahin

İkinci Abdulhamit, 34’ncü Osmanlı Padişahıdır. Osmanlı ülkesini 1876-1909 yılları arasında 33 yıl yönetmiştir. 

Tevfik Fikret (1867-1915) bir Osmanlı aydınıdır. Galatasaray Lisesini birincilikle bitirmiş, gazetecilik ve bir dönem Galatasaray Lisesinin müdürlüğünü yapmış bir şairdir. Ülkenin ve toplumun geleceği için, kadının eğitilmesi ve yüceltilmesi gerektiğine inanan ve bu uğurda halkı aydınlatmaya çalışan bir yazardır. 

Abdulhamit’li Yıllar

- Abdulhamit’in yönetimde bulunduğu yılarda (1876 - 1909) Bulgaristan bağımsızlığını ilan etmiş, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Bosna Hersek’i ele geçirmiş, Karadağ ve Sırbistan’la savaş devleti sarsmış, Ruslarla savaş yenilgiyle sonuçlanmış, Tunus Beyliği Fransız himayesine girmiş, İngiltere Mısır’a yerleşmiş, Yunanlılar başkaldırmış ve memleketin güvenliği tehlikeye girmiştir. Bununla birlikte Abdulhamit, Ermenilere karşı uzlaşmak bir politika gütmüş ve en ufak bir ödün vermeye yanaşmamıştır. 

- Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere, Fransa, Avusturya, Almanya ve İtalya’dan aldığı borçlarını ödeyemediği için iflasını açıklamış, bunun üzerine borçların tahsili için anılan ülkelerle 1881 yılında, adına Muharrem Kararnamesi denen anlaşma ile Kapitülasyon sistemi kurulmuştur. 

- O dönemde beş büyük Avrupa devleti, kapitülasyonların onlara verdiği yetkilere dayanarak İstanbul’da birer koruma gemisi bulunduruyorlardı. Gerekli görüldüğü zaman gemiler İstanbul’u topa tutacak ya da kıyıya asker çıkaracaktı. Bu gemiler kış aylarında Tophane açıklarında, yaz aylarında Tarabya’da elçiliklerin önüne demir atıyorlardı. Hükümet bunlara katlanmak zorundaydı. 

- Ülkede kırk bin kişilik bir hafiye ordusu vardı. Mahalle bekçisinden tut da tekke şeyhlerine, hocalara varıncaya kadar her sınıf halktan, her tabakadan böyle jurnalciler çıkıyordu. 

- O dönemde, yalnız Avrupa’ya değil Anadolu’ya gitmek için bile emniyetten geçiş tezkeresi almak gerekiyordu. 

- Gazete provaları baskıya verilmeden önce sansür memurlarına gönderilir ve ancak onay alındıktan sonra baskıya verilirdi. 

- Elde yazılı kural olmadığı halde; grev, suikast, ihtilal, sosyalizm, dinamit, infilak, kanuni esasi (anayasa), hürriyet, vatan, musavvat (eşitlik), Bosna Hersek, Makedonya, Girit, Kıbrıs, Yıldız, büyük burun (Abdulhamit’in burnu), istibdat, veliaht, cumhuriyet, mebus, ayan, bomba, Mithat Paşa, Namık Kemal, inkılap, tahtakurusu (tahtın kurusu okunabildiği için), hasta adam (Osmanlı) vb. bazı sözcüklerin kullanılması yasaktı. 

- Beşiktaş’ta Hasan Paşa Karakolu’na adını veren Hasan Paşa, Abdülhamit’in en güvendiği adamlardan biriydi. Okuma yazması yoktu. İmza atmasını da bilmezdi. Arapça rakamlarla 7 ve 8 yazmasını öğrenmişti. Bu rakamların üzerine bir çizgi çekince Hasan oluyordu. Bu yüzden kendisine Yedi Sekiz Hasan Paşa denirdi.  

- Abdulhamit’in çocukluk arkadaşı ve sütkardeşi olan Fehim Paşa, 25 yaşında iken paşa yapılmış, 30 yaşında ferikliğe (korgeneral) yükseltilmişti. 

- Abdulhamit döneminde (31 Ağustos 1876 - 27 Nisan 1909) yazarların üzerindeki baskılar, gazetelerin kapatılması, tutuklamalar, jurnaller, sürgünler halkta bir bunalım yaratıyordu. Örneğin Tevfik Fikret’in babası 19 yıl Hama, Nablus, Akka, Urfa, Halep, Antep gibi yerlerde sürgünde yaşamış ve sürgünde iken 1905 yılında hayatını kaybetmiştir.  
 
Tevfik Fikret 

Tevfik Fikret, Abdülhamit istibdadına boyun eğen, baskı ve zulme ses çıkarmayanlardan değildi. Tevfik Fikret ülkemizin ve halkına hizmet eden aydın geleneğinin, aydınlanmanın, zorbalığa karşı başı dik durmanın dünü ve bugünüydü. Tevfik Fikret, bir bilim ve aydınlanma savaşçısıydı ve kadını toplumun kenarlarına süren eşitsizliğe tavır alanlardandı.

Dolmabahçe Sarayı'nda yapılan Mustafa Kemal’in de bulunduğu bir toplantıda birisi Tevfik Fikret’i eleştirmiş, bunun üzerine Atatürk,

“Anlamadım! Ne dediniz? Fikret büyük bir şair değil miydi?
Fikret, karanlıklar içinde bir nur görüp halkı o nura doğru götürmeye çalışırken siz nerelerde idiniz?
Niçin içinizden kimse onun gibi feryat etmedi? Ben Fikret’e erişemedim. Onun sohbetlerinden yararlanamadım. Kendimi bedbaht sayarım.
Fakat onun bütün eserlerini okudum. Birçoğu ezberimdedir. 
O hem büyük şair hem de büyük insandır. 
Efendiler! Zaten parmakla gösterilecek kadar az olan büyük adamlarımızı küçültmeye kalkışmayalım.”
demiştir.

Fikret’in gözleri kitaplarda değil ufuklarda dolaşıyor. Ufuklardan yorulunca kendi ruhuna dönüyor.

Düşünceleri biraz duygularına ve daha çok hayallerine dayanıyordu. 
Fikret, o dönemde kadın haklarını içtenlikle savunan yazar ve şairlerin başında geliyordu. Fikret kadının kutsal bir varlık olduğuna inanıyor ve onların uygarlık haklarına sahip çıkmasını istiyordu. Şunları söylüyordu:

-        “Kızlarını okutmayan millet, oğullarını manevi öksüzlüğe mahkum etmiş demektir.”

-        “Kadınlar bugün yalnız, insanlığın saygın anası değil, uygarlığın koruyucusudur.” 

-        “Elbet sefil olursa kadın alçalır beşer (insanlık).”

-        “Uygarlığın ziyneti sanatsa, sanatın da ziyneti kadındır.” 

-        “Erkek ve kadın arasında, köklerini dinden alan eşitsizlik kaldırılsa birçok töre cinayeti önlenebilir. Sorun kadın haklarının sağlanmasındadır.” 

-         “Çalış, hiçbir mükafat beklemeden çalış. Şunu unutma ki, çalışmanın sonunda başarı elde edemezsen bile görevini yapmış olman sana huzur verir.” 

-        “Perişan koşullarda düş kurmak ne muazzam bir lükstür.” 
Tevfik Fikret’e göre, “vatan yalnız gerçek evlatlarının gayretiyle yaşar.” 

“Gerçek evlat”. 

Ne mutlu, gerek ailesi için, gerekse ülkesi için gerek evlat yetiştirebilen annelere. 

Yazarın Diğer Yazıları