Ahmet Küçükşahin

21 Ağustos 1915 Anafartalar ve 01 Mart 1997 Şırnak

Ahmet Küçükşahin

25 Nisan 1915’te başlayan Çanakkale kara harekatında, Ağustos ayına kadar İngilizler istenen sonucu alamamışlardı. Tarihler 21 Ağustos 1915’i gösterdiğinde belki de, son bir kez daha Anafartalar’dan şanslarını denemeye karar verdiler.

Taarruz planlarına göre, harekata katılan iki tümen (53 ve 54) karşılarındaki Türk kuvvetlerini yerinde tespit edecek, bir tümen (11) İsmailoğlu Tepesine, bir tümen (29) Yusufcuk Tepe ve güneyine, Anzak Kolordusu bir tugayı ile Kayacık Ağılı’na taarruz edecekti. Taarruz öğleden sonra saat 15.00’de başlatacak, taarruz öncesi yarım saatlik topçu atışı yapılacaktı. Taarruza katılan İngiliz birlikleri mevcudu yaklaşık 50 bin kişi ve 85 namlulu kara topçusu idi.  

Anafartalar’da bölgeyi savunmakta olan Türk kuvvetleri 75 bin civarında personel ve 97 namlulu değişik çapta toptu. 

İngilizlerin taarruzu öğleden sonra başlatmalarının amacı, güneşi ilerleyen İngiliz birliklerinin arkalarına almaktı. Böylece güneş İngiliz topçusuna yardım ederken, gözüne güneş vuran Türk birlik ve topçusunun görüşünü azaltmasına neden olacaktı. 

Fakat ne tesadüftür ki öğleden sonra güneş mevsimsiz bulutlar arasına girerek kayboldu ve hafif bir sis tabakası Anafartalar Ovasından kalkarak Türk siperlerini gizlemek için Türk tarafına geçti. 
Yapılan iki günlük muharebe sonucunda İngilizler 7858 zayiat vermiş, Türklerin zayiatı ise 2598 kişi olmuştur. İngiliz başarısı birkaç mevzi elde etmekten öteye geçememiştir.   

Benzer bir hava olayı 01-04 Mart 1997 tarihlerinde terörle mücadelenin yürütüldüğü Şırnak’ta yaşandı.
Şırnak ili, Namazdağı’nın güney eteklerinde kuruludur. Namazdağı’nın kuzeyi ise Dereler-Bestler olarak ifade edilir. Ova görünümündedir ve etrafı dağlarla çevrilidir. İçerinde bol miktarda su kaynağı, dere ve derecikler bulunur. Bu bölgeye yapışacak bir operasyon ordu büyüklüğünde bir birliğe ihtiyaç gösterir. Bu imkana sahip olunmadığı için, Dereler-Bestler bölgesine bir operasyon yapılabilmesi için iki koşul gerekir: Birincisi bölgeye karın yağması, ikincisi bölgenin karla kaplanmasının ertesi üç-dört gün, havanın açık ve günlük güneşlik olması!  

Birincisi, karın yağarak alanı daraltması, böylece karda izleri belli olacağı için teröristlerin bulundukları alan dışına çıkamamaları; ikincisi helikopter kullanabilmek için havanın üç-dört gün çok güzel olması yani, yağışsız, bulutsuz ve rüzgarsız olması gerekiyordu. 
Planlamaya 15 Aralık 1996 günü başladım. 

Her sabah günlük gelen hava durumunu kontrol ettim. Yaklaşık 2,5 ay sonra 27 Şubat 1997 günü akşam yatmaya giderken havada yıldızları görüldüğümü hatırlıyorum. Sabah kalktığımda kar yağmış ve bütün alanı bembeyaz olmuştu. O gün gelen hava durumuna baktım, önümüzdeki beş gün günlük güneşlik görülüyordu. 

Gerekli çalışmalar yapıldı ve operasyon 01 Mart 1997 günü sabah erkenden 9 Sikorsky, 12 civarında UH-1 helikopteri ve 2 Kobra, 2 Süper Kobra helikopterinin katılımı ile başladı.
Operasyon sonucunda teröristlerin vatandaştan gasp ettiği 700 koyun, bol miktarda yaşam malzemesi eve geçirildi. 51 terörist de etkisiz hale getirildi.  

Sonuç olarak, yaklaşık 100 yıl arayla iki farklı olay yaşanmış. Bu iki farklı olayın ortak noktası doğanın gönülden isteyene destek olmasıdır. Çanakkale’de yaşanan olayı kim  düşündü ve arzuladı bilemiyorum. Ama Şırnak’ta benim siparişim böyleydi. Bu bir tesadüf müdür bilemiyorum. Bence, Allah’tan dilemek böyle bir şeydir. Davana inanacaksın, çaba göstereceksin ve gönülden isteyeceksin. 

Yazarın Diğer Yazıları