Müdür Şahin, Doğu Türkistan'ı anlattı
Malatya Fatih Lisesi Müdürü Fevzi Şahin, Çin'in asimilasyon politikalarına dünyanın sessiz kalması Çin'in daha da acımasız katliamlar yapmasının yolunu açmıştır' dedi.
Malatya Fatih Lisesi Müdürü Fevzi Şahin, "Çin'in asimilasyon politikalarına dünyanın sessiz kalması Çin'in daha da acımasız katliamlar yapmasının yolunu açmıştır” dedi.
Türk Ocağı Malatya Şubesi'nde düzenlenen Doğu Türkistan konulu konferans öncesi Türk Ocağı Malatya Şubesi Başkanı Nadir Günata kısa konuşma yapıp, her hafta düzenledikleri sohbet konferans programında bu hafta kanayan yara olarak değerlendirdikleri Doğu Türkistan konusunu seçtiklerini söyleyerek,buradaki zulmün durdurulmasını beklediklerini vurguladı.
Fatih Lisesi Müdürü ve Ülkü Ocakları İl Eski Başkanı Fevzi Şahin'in konuşmacı olduğu, Doğu Türkistan konulu konferanstan önce Şahin, tarihi bir özetleme yaptı.
Şahin, “Tarih boyunca bu coğrafyada Çin'lilerle sürekli bir mücadelede olmuştur. Ancak 1759 yılında Çin Doğu Türkistan'ı işgal etmiştir. Bu tarihten günümüze dek Çin'e karşı yaklaşık 200 civarında silahlı ayaklanma meydana gelmiştir. Bu silahlı mücadele sonucunda 3 defa bağımsızlığın tadına varabilmiştir Doğu Türkistan. Ancak bunlar da çok kısa olmuştur. 1950'li yıllarda Rusya devreye girmiş ve Çin'in asimilasyon politikalarını desteklemiştir. Çünkü Çin'de olduğu gibi kendi bünyesinde de yoğun bir Türk nüfusu bulunmaktadır. Çin'in asimilasyon politikalarına dünyanın sessiz kalması Çin'in daha da acımasız katliamlar yapmasının yolunu açmıştır. Çin bölgenin Uygur Türkleri'ne ait olduğu gerçeğini görmezden gelerek bölgeye Çin nüfusunu taşımaya devam etmektedir. Bölge Çin hakimiyetine girdiği günden itibaren çok ciddi hak ihlalleri ile karşı karşıyadır. 1955 yılında Çin başkenti Urumçi olan Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ni kurmuştur. Bölge 8 idari ve 15 kente ayrılmıştır. Mantık böl, parçala, yönet mantığıdır” ifadelerini kullandı.
“Doğu Türkistan'lılar sürekli göçe zorlanmaktadırlar”
Doğu Türkistan'ın yüz ölçümü olarak Türkiye'nin 3 katı büyüklükte olduğuna dikkat çeken Şahin, “Yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından da oldukça zengindir. Petrol, volfram, altın, gümüş, doğalgaz rezervleri bakımından büyük bir zenginliğe sahiptir. Çin'de çıkartılan 148 madenden 124'ü Doğu Türkistan'da çıkmaktadır. Bu sebeplerden dolayı Çin bölgedeki etkisini artırmak ve Türk-Uygur nüfusunu olabildiğince etkisiz hale getirmeye çalışmaktadır. 2013'ten sonra Doğu Türkistan'da nüfus sayımı yapılmamaktadır. Türk nüfusu hakkında kamuoyunu yanıltmak amaçlanmaktadır. 1955 yılında Çin nüfusunun bölgedeki varlığı yüzde 10 iken 2013 verilerine göre yüzde 40'lara ulaşmıştır. 1955 yılında yüzde 80 olan Türk nüfusu 2013 verilerine göre yüzde 45'e düşmüştür. Özellikle sıkı doğum kontrol politikaları bu sonuçları doğurmuştur. Ayrıca Doğu Türkistan'lılar sürekli göçe zorlanmaktadırlar” şeklinde konuştu.
Doğu Türkistan coğrafyası için bir önemli kırılma noktası da 11 Eylül 2001 olduğuna parmak basan Şahin, “Dünya ticaret merkezine yapılan saldırılardan sonra ABD terörle küresel mücadele denen yeni bir doktrini benimsedi. İşte Çin bunu fırsat bilerek Doğu Türkistan'daki mücadeleci Türk'leri el-Kaideci diyerek idam ettirmiş, sürgün ettirmiştir. ABD'de Çin'in terörle küresel mücadeleye desteğinden memnun bir şekilde bölgede olan bitenlere sessiz kalmıştır. Çünkü aynı katliamları kendisi de Ortadoğu'da gerçekleştirmektedir. Çin terörle mücadele kapsamında 40 bin askeri bölgeye göndermiştir. Çin'in diğer özerk bölgelerinde içte bağımsız dışta Çin'e bağlı olma yaklaşımı Doğu Türkistan için geçerli değildir. Kanunlar, hukuk her şey Çin'in istediği şekilde olmaktadır. Sıkı bir nüfus politikası uygulamaktadır. Çinli erkekleri çeşitli teşviklerle Doğu Türkistan bölgesine göndermektedir. Birinci Göktürk devleti kurulduktan sonra Çin'liler kendi kızları ile Türk erkekleri evlendirerek Türk'lüğü ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. Kürşad ihtilali ile beraber Çin'liler Türk'leri sınır dışı edince ikinci Göktürk devleti kurulmuştur. Kadere bakın ki o Çin bugün yine aynı politika ile Doğu Türkistan'ı asimile etmeye çalışmaktadır. Yine Çin bölgede 1979 yılından beri doğum yasağı uygulamaktadır. Köylerde en fazla iki çocuk, şehirlerde ise bir çocuğa izin verilmektedir. Kota fazlası bir çocuk olursa hamileliğin kaçıncı haftası olursa olsun kürtaj yaptırılmaktadır. Ola ki doğum gerçekleşmiş olsa bile çocuklar öldürülmektedir. Doğu Türkistan'ın en önemli problemlerinden biri de ekonomi ve işsizliktir. İş önceliği Çin'lilere verilmiştir. Uygur Türk'leri ikinci gelmektedir. Çin aynı zamanda nükleer enerji ve silah üretmektedir. Bu silahları Doğu Türkistan topraklarında denemekte ve bu bölgede kanser vakalarında artışa, çocukların eksik doğmalarına sebep olmaktadır. Çin anayasasına göre her millet kendi anadilinde eğitim alabilmektedir. Ancak Doğu Türkistan'da eğitim dili zorunlu olarak Çince'dir. Eğitim de paralı olup zaten ekonomik sıkıntı çeken Uygur Türkleri bu haktan da mahrum bırakılmaktadır. Yine Çin anayasasına göre her vatandaş dine inanma veya inanmama konusunda serbesttir. Ancak Doğu Türkistan'lı müslümanların kendi inançlarını yaşamamaları için her türlü baskı yapılmaktadır. Toplu namaz kılmak, ölülerini İslami usullere göre defnetmek, oruç tutmak, dini nikah kıymak yasaktır. Tüm bu insan hakları dünya kamuoyu tarafından görmezden gelinmektedir. Uygur Türkleri'ni sudan sebeplerle cezalandırmak, hapse atmak için her fırsat değerlendirilmektedir. Örneğin saatini Pekin'e göre ayarlamamak, internet erişimi için sanal özel ağ kullanmak, İslami kurallara göre sakal uzatmak, restoranlarda içki servis etmemek, mevlüt okutmak, hassas ülke olarak adlandırdığı ülkelere ziyaret etmek, Çin dışındaki ülkelerle whatsapp üzerinden yazışmak Çin komünist hükümetine karşı isyan olarak değerlendirilmekte ve en ağır şekilde cezalandırılmaktadır. Doğu Türkistan'daki en büyük problemlerden biri de kardeş aile projesidir. Buna göre Müslüman bir Türk aileye Çin'li bir erkek veriyorlar. İslami gelenek, namus denen kavramı ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Buna karşı direnenler ise en ağır siyasi suçlular olarak yargılanmaktadırlar" dedi.
Tüm bu zulümlere karşı dünya kamuoyunun Çin'in güçlü ekonomik yapısı karşısında suspus olduğunu vurgulayan Şahin, “Bu zulme karşı en yüksek ses Türkiye'den çıkmaktadır. Ancak tek başına Türkiye'nin varlığı çözüm olmamaktadır.
Uygur Türkleri'ne reva görülen vahşiyane Çin zulmünün altında inleyen Doğu Türkistan'ın tarihinden kısaca bahsetmeye çalıştım. Ancak Türk'lerin bağımsızlık uğruna seve seve ölüme gidebileceklerini yine en iyi Çin'liler bilir. Çünkü bu Türk'lerin sönmeyen bağımsızlık ateşleridir” ifadelerini kullandı.